English    Türkçe    فارسی   

4
658-667

  • Biz altına aldırış bile etmeyiz... Sanatlarımız çok bizim; bütün yeryüzündekileri altın haline getiririz biz!
  • Sizden altın mı isteriz biz? Biz sizi kimyager yaparız.
  • Sebe mülkü bile olsa vazgeçin o dünya mülkünden... Suyun toprağın dışında nice mülkler var! 660
  • Senin taht dediğin şey, tahtadan yapılma tuzaktır... Konduğun yeri başköşe sanmışsın ama kapıda kala kalmışsın!
  • Sen daha kendi sakalına hüküm yürütemiyor, ona bile padişahlık edemiyorsun; artık nasıl olurda iyiye, kötüye padişahlık yapmaya, hüküm yürütmeye kalkışırsın?
  • İstemediğin halde sakalın ağarıyor... gayri ey eğri ümitli, sakalından utan!
  • Asıl o Allah mülk ve saltanat sahibindir, kendisine baş eğene bu topraktan yaratılan dünya şöyle dursun, yüzlerce mülk, yüzlerce saltanat ihsan eder.
  • Fakat Allah tapısında bir secde, sana iki yüz devlet ve saltanattan daha hoş gelir. 665
  • Ben ne mal isterim, ne mülk... Ne devlet isterim, ne saltanat... Bana o secde devletini ihsan et, yeter diye ağlayıp sızlanmaya başlarsın!
  • Cihan padişahları, kötülüklerinden dolayı kulluk şarabından bir koku bile almamışlar.