- Dedim ki içimdeki bu zevk yok mu ya... Cennette bundan başka bir zevk olmasa bile,
- گفتم ار چیزی نباشد در بهشت ** غیر این شادی که دارم در سرشت
- Başka bir nimet istemem... Bunu bırakıp da ceviz ve şeker yemeğe girişmem!
- هیچ نعمت آرزو ناید دگر ** زین نپردازم به حور و نیشکر
- Kazancımdan elimde bir iki habbe kalmıştı. Onları cübbemin yenine dikmiştim.
- مانده بود از کسب یک دو حبهام ** دوخته در آستین جبهام
- Dervişin bu parayı şu oduncuya vereyim, çünkü ben şeyhlerin kerametiyle rızık elde ettim demesi, oduncunun, dervişin bu niyetini anlayıp incinmesi
- نیت کردن او کی این زر بدهم بدان هیزمکش چون من روزی یافتم به کرامات مشایخ و رنجیدن آن هیزمکش از ضمیر و نیت او
- Dervişin biri de odunculuk etmekteydi... Yorgun argın ormandan geldi.
- آن یکی درویش هیزم میکشید ** خسته و مانده ز بیشه در رسید
- Onu görünce dedim ki: Artık benim rızıkla işim yok... Bundan sonra rızık için gam yemiyorum. 690
- پس بگفتم من ز روزی فارغم ** زین سپس از بهر رزقم نیست غم
- Kötü meyveler bana güzel ve hoş gelmekte... Hususi bir rızka nail oldum ben.
- میوهی مکروه بر من خوش شدست ** رزق خاصی جسم را آمد به دست
- Mademki boğaz derdinden kurtuldum, birkaç habbem var, onları şuna vereyim...
- چونک من فارغ شدستم از گلو ** حبهای چندست این بدهم بدو
- Şu oduncuya bağışlayayım da o da iki üç günceğiz rızık derdinden kurtulsun!
- بدهم این زر را بدین تکلیفکش ** تا دو سه روزک شود از قوت خوش
- Oduncu içinden geçeni anlıyormuş meğerse... Çünkü kulağı, Allah nuruyla nurlanmış!
- خود ضمیرم را همیدانست او ** زانک سمعش داشت نور از شمع هو
- Her düşünce, ona göre bir şişe içindeki kandil gibi. Hepsini görüyormuş! 695
- بود پیشش سر هر اندیشهای ** چون چراغی در درون شیشهای