- Dervişin biri de odunculuk etmekteydi... Yorgun argın ormandan geldi.
- آن یکی درویش هیزم میکشید ** خسته و مانده ز بیشه در رسید
- Onu görünce dedim ki: Artık benim rızıkla işim yok... Bundan sonra rızık için gam yemiyorum. 690
- پس بگفتم من ز روزی فارغم ** زین سپس از بهر رزقم نیست غم
- Kötü meyveler bana güzel ve hoş gelmekte... Hususi bir rızka nail oldum ben.
- میوهی مکروه بر من خوش شدست ** رزق خاصی جسم را آمد به دست
- Mademki boğaz derdinden kurtuldum, birkaç habbem var, onları şuna vereyim...
- چونک من فارغ شدستم از گلو ** حبهای چندست این بدهم بدو
- Şu oduncuya bağışlayayım da o da iki üç günceğiz rızık derdinden kurtulsun!
- بدهم این زر را بدین تکلیفکش ** تا دو سه روزک شود از قوت خوش
- Oduncu içinden geçeni anlıyormuş meğerse... Çünkü kulağı, Allah nuruyla nurlanmış!
- خود ضمیرم را همیدانست او ** زانک سمعش داشت نور از شمع هو
- Her düşünce, ona göre bir şişe içindeki kandil gibi. Hepsini görüyormuş! 695
- بود پیشش سر هر اندیشهای ** چون چراغی در درون شیشهای
- İçten geçen ondan saklanamıyor... O, bütün gönüllerden geçenlere emîr kesilmiş!
- هیچ پنهان مینشد از وی ضمیر ** بود بر مضمون دلها او امیر
- O sırrına şaşılacak er, benim bu düşünceme karşı ağzının içinden söylenip durmaktaydı.
- پس همی منگید با خود زیر لب ** در جواب فکرتم آن بوالعجب
- Padişahlar hakkında böyle düşünüyorsun ha... Onlar, sana rızık vermeseler nasıl rızıklanacaksın ki demekteydi.
- که چنین اندیشی از بهر ملوک ** کیف تلقی الرزق ان لم یرزقوک