English    Türkçe    فارسی   

4
693-702

  • Şu oduncuya bağışlayayım da o da iki üç günceğiz rızık derdinden kurtulsun!
  • بدهم این زر را بدین تکلیف‌کش ** تا دو سه روزک شود از قوت خوش
  • Oduncu içinden geçeni anlıyormuş meğerse... Çünkü kulağı, Allah nuruyla nurlanmış!
  • خود ضمیرم را همی‌دانست او ** زانک سمعش داشت نور از شمع هو
  • Her düşünce, ona göre bir şişe içindeki kandil gibi. Hepsini görüyormuş! 695
  • بود پیشش سر هر اندیشه‌ای ** چون چراغی در درون شیشه‌ای
  • İçten geçen ondan saklanamıyor... O, bütün gönüllerden geçenlere emîr kesilmiş!
  • هیچ پنهان می‌نشد از وی ضمیر ** بود بر مضمون دلها او امیر
  • O sırrına şaşılacak er, benim bu düşünceme karşı ağzının içinden söylenip durmaktaydı.
  • پس همی منگید با خود زیر لب ** در جواب فکرتم آن بوالعجب
  • Padişahlar hakkında böyle düşünüyorsun ha... Onlar, sana rızık vermeseler nasıl rızıklanacaksın ki demekteydi.
  • که چنین اندیشی از بهر ملوک ** کیف تلقی الرزق ان لم یرزقوک
  • Ben sözünü anlayamıyordum ama azarlanması gönlüme iyice aksediyordu.
  • من نمی‌کردم سخن را فهم لیک ** بر دلم می‌زد عتابش نیک نیک
  • Derken aslan gibi heybetle önüme geldi, sırtındaki odun demetini yere bıraktı. 700
  • سوی من آمد به هیبت هم‌چو شیر ** تنگ هیزم را ز خود بنهاد زیر
  • Odunları yere korken halindeki heybetten yedi azami bir titremedir aldı!
  • پرتو حالی که او هیزم نهاد ** لرزه بر هر هفت عضو من فتاد
  • Dedi ki: Yarabbi, senin duaları kutlu izleri yomlu has kulların varsa,
  • گفت یا رب گر ترا خاصان هی‌اند ** که مبارک‌دعوت و فرخ‌پی‌اند