- O sırrına şaşılacak er, benim bu düşünceme karşı ağzının içinden söylenip durmaktaydı.
- پس همی منگید با خود زیر لب ** در جواب فکرتم آن بوالعجب
- Padişahlar hakkında böyle düşünüyorsun ha... Onlar, sana rızık vermeseler nasıl rızıklanacaksın ki demekteydi.
- که چنین اندیشی از بهر ملوک ** کیف تلقی الرزق ان لم یرزقوک
- Ben sözünü anlayamıyordum ama azarlanması gönlüme iyice aksediyordu.
- من نمیکردم سخن را فهم لیک ** بر دلم میزد عتابش نیک نیک
- Derken aslan gibi heybetle önüme geldi, sırtındaki odun demetini yere bıraktı. 700
- سوی من آمد به هیبت همچو شیر ** تنگ هیزم را ز خود بنهاد زیر
- Odunları yere korken halindeki heybetten yedi azami bir titremedir aldı!
- پرتو حالی که او هیزم نهاد ** لرزه بر هر هفت عضو من فتاد
- Dedi ki: Yarabbi, senin duaları kutlu izleri yomlu has kulların varsa,
- گفت یا رب گر ترا خاصان هیاند ** که مبارکدعوت و فرخپیاند
- Onların hürmetine lütfunun bir sanat göstermesini diliyorum... şimdicek bu odun yığını altın olsun!
- لطف تو خواهم که میناگر شود ** این زمان این تنگ هیزم زر شود
- Bunu der demez bir de gördüm ki odunlar altın olmuş, yeryüzünde ateş gibi parlayıp duruyorlar!
- در زمان دیدم که زر شد هیزمش ** همچو آتش بر زمین میتافت خوش
- Ben bunu görünce kendimden geçtim... bir hayli zaman baygın kaldım. O şaşkınlığım geçip kendime gelince, 705
- من در آن بیخود شدم تا دیرگه ** چونک با خویش آمدم من از وله
- Dedi ki: Allah’ın o ulular, gayret sahibi ve şöhretten kaçar kişilerse,
- بعد از آن گفت ای خداگر آن کبار ** بس غیورند و گریزان ز اشتهار