- O padişahtan, ardından gidip müşküllerini sormak, sözünü duymak istedim ama, 710
- خواستم تا در پی آن شه روم ** پرسم از وی مشکلات و بشنوم
- Heybeti mâni oldu gidemedim... Bayağı kişilerin has erlere varmasına yol yok!
- بسته کرد آن هیبت او مر مرا ** پیش خاصان ره نباشد عامه را
- Eğer biri can- beş vererek yol bulursa bu da onların rahmeti ve cezbesiyle olur.
- ور کسی را ره شود گو سر فشان ** کان بود از رحمت و از جذبشان
- Şu halde o tevfike erişmeyi ganimet bil... Eğer bir doğru erin sohbetini bulduysan bunu fırsat say!
- پس غنیمت دار آن توفیق را ** چون بیابی صحبت صدیق را
- Padişaha yakın olduğu, padişahın yakınlığına erdiği halde bu kutluluğu değersiz görüp yolundan olan ahmağa benzeme!
- نه چو آن ابله که یابد قرب شاه ** سهل و آسان در فتد آن دم ز راه
- Ahmak kurbanlık koyundan bol ve iyi bir parça verdiler mi “Bu, galiba öküz budu” der. 715
- چون ز قربانی دهندش بیشتر ** پس بگوید ران گاوست این مگر
- A iftiracı, bu öküz budu değil... Fakat eşekliğinden sana öküz budu görünmede.
- نیست این از ران گاو ای مفتری ** ران گاوت مینماید از خری
- Bu rüşvetsiz verilen padişah ihsanı... Bu rahmet yüzünden verilen hususi bir ihsan!
- بذل شاهانهست این بی رشوتی ** بخشش محضست این از رحمتی
- Süleyman aleyhisselâm’ın Belkis’in imana gelmesi için elçilerin tez gitmesini emretmesi ve onları teşviki
- تحریض سلیمان علیهالسلام مر رسولان را بر تعجیل به هجرت بلقیس بهر ایمان
- Süleyman Peygamber de savaşacağı yerde Belkıs’ın adamlarını ve askerini kendisine çekti.
- همچنان که شه سلیمان در نبرد ** جذب خیل و لشکر بلقیس کرد
- Ey azizler dedi, çabucak gelin... Çünkü cömertlik denizi dalgalanmaya başladı.
- که بیایید ای عزیزان زود زود ** که برآمد موجها از بحر جود