- Süleyman dedi ki: “Ey elçiler, gidin, Belkıs’a varın, onu bu dine inandırın!
- پس سلیمان گفت ای پیکان روید ** سوی بلقیس و بدین دین بگروید
- Deyin ki: Hep buraya gelin... Çabuk şüphe yok ki Allah, sizi esenlik yurduna çağırtmada!
- پس بگوییدش بیا اینجا تمام ** زود که ان الله یدعوا بالسلام
- Ey devlet isteyen, tez buraya gel... Bu zaman, feyiz zamanı, kapıların açıldığı çağ!
- هین بیا ای طالب دولت شتاب ** که فتوحست این زمان و فتح باب
- Ey dilemeyen sen de gel... Sen de gel de bu vefalı sevgiliden dilek sahibi olasın! 725
- ای که تو طالب نهای تو هم بیا ** تا طلب یابی ازین یار وفا
- Allah sırrını kutlasın, İbrahim Edhemin ülkesinden göçmesindeki sebep ve Horasan saltanatını terk etmesi
- سبب هجرت ابراهیم ادهم قدس الله سره و ترک ملک خراسان
- Sen de Edhem gibi devlet ve saltanatı hemencecik terk et de ebedi bir saltanata eriş!
- ملک برهم زن تو ادهموار زود ** تا بیابی همچو او ملک خلود
- İbrahim Edhem, geceleyin tahtında uyumaktaydı. Gözcüler, bekçiler de damda gürültü edip duruyorlardı.
- خفته بود آن شه شبانه بر سریر ** حارسان بر بام اندر دار و گیر
- Padişah, bekçilerin hırsızları ve kötü kişileri defetmelerini istemiyordu.
- قصد شه از حارسان آن هم نبود ** که کند زان دفع دزدان و رنود
- Çünkü kendisinin adâlet sahibi olduğunu, kendisine hiçbir kötülük gelmeyeceğini biliyordu, gönlü emindi.
- او همی دانست که آن کو عادلست ** فارغست از واقعه آمن دلست
- Muratları, dilekleri koruyan adalettir... Geceleyin damlarda sopalarını kakıp gezen bekçiler değil! 730
- عدل باشد پاسبان گامها ** نه به شب چوبکزنان بر بامها
- Fakat padişahın, rebap sesini dinlemeden maksadı, iştiyaklar çekenler gibi Allah hitabını hayal etmekti.
- لیک بد مقصودش از بانگ رباب ** همچو مشتاقان خیال آن خطاب