- Ey dilemeyen sen de gel... Sen de gel de bu vefalı sevgiliden dilek sahibi olasın! 725
- ای که تو طالب نهای تو هم بیا ** تا طلب یابی ازین یار وفا
- Allah sırrını kutlasın, İbrahim Edhemin ülkesinden göçmesindeki sebep ve Horasan saltanatını terk etmesi
- سبب هجرت ابراهیم ادهم قدس الله سره و ترک ملک خراسان
- Sen de Edhem gibi devlet ve saltanatı hemencecik terk et de ebedi bir saltanata eriş!
- ملک برهم زن تو ادهموار زود ** تا بیابی همچو او ملک خلود
- İbrahim Edhem, geceleyin tahtında uyumaktaydı. Gözcüler, bekçiler de damda gürültü edip duruyorlardı.
- خفته بود آن شه شبانه بر سریر ** حارسان بر بام اندر دار و گیر
- Padişah, bekçilerin hırsızları ve kötü kişileri defetmelerini istemiyordu.
- قصد شه از حارسان آن هم نبود ** که کند زان دفع دزدان و رنود
- Çünkü kendisinin adâlet sahibi olduğunu, kendisine hiçbir kötülük gelmeyeceğini biliyordu, gönlü emindi.
- او همی دانست که آن کو عادلست ** فارغست از واقعه آمن دلست
- Muratları, dilekleri koruyan adalettir... Geceleyin damlarda sopalarını kakıp gezen bekçiler değil! 730
- عدل باشد پاسبان گامها ** نه به شب چوبکزنان بر بامها
- Fakat padişahın, rebap sesini dinlemeden maksadı, iştiyaklar çekenler gibi Allah hitabını hayal etmekti.
- لیک بد مقصودش از بانگ رباب ** همچو مشتاقان خیال آن خطاب
- Zurna ve davul sesleri, bir parçacık o külli nefirin, kıyamet gününde çalınacak olan Sur’un sesine benzer.
- نالهی سرنا و تهدید دهل ** چیزکی ماند بدان ناقور کل
- Hakîmler, bu musiki nağmelerini göklerin dönüşünden aldık demişlerdir.
- پس حکیمان گفتهاند این لحنها ** از دوار چرخ بگرفتیم ما
- Halkın tamburla çaldığı, ağızla söylediği bu şarkılar, nağmeler, hep göğün hareketinden alınmadır.
- بانگ گردشهای چرخست این که خلق ** میسرایندش به طنبور و به حلق