- Çünkü kendisinin adâlet sahibi olduğunu, kendisine hiçbir kötülük gelmeyeceğini biliyordu, gönlü emindi.
- او همی دانست که آن کو عادلست ** فارغست از واقعه آمن دلست
- Muratları, dilekleri koruyan adalettir... Geceleyin damlarda sopalarını kakıp gezen bekçiler değil! 730
- عدل باشد پاسبان گامها ** نه به شب چوبکزنان بر بامها
- Fakat padişahın, rebap sesini dinlemeden maksadı, iştiyaklar çekenler gibi Allah hitabını hayal etmekti.
- لیک بد مقصودش از بانگ رباب ** همچو مشتاقان خیال آن خطاب
- Zurna ve davul sesleri, bir parçacık o külli nefirin, kıyamet gününde çalınacak olan Sur’un sesine benzer.
- نالهی سرنا و تهدید دهل ** چیزکی ماند بدان ناقور کل
- Hakîmler, bu musiki nağmelerini göklerin dönüşünden aldık demişlerdir.
- پس حکیمان گفتهاند این لحنها ** از دوار چرخ بگرفتیم ما
- Halkın tamburla çaldığı, ağızla söylediği bu şarkılar, nağmeler, hep göğün hareketinden alınmadır.
- بانگ گردشهای چرخست این که خلق ** میسرایندش به طنبور و به حلق
- Müminler derler ki cennetin tesiriyle bütün kötü ve çirkin sesler de latif olur. 735
- مومنان گویند که آثار بهشت ** نغز گردانید هر آواز زشت
- Biz hepimiz Âdem’in cüz’üleriydik... Cennette o nağmeleri dinledik, duyduk!
- ما همه اجزای آدم بودهایم ** در بهشت آن لحنها بشنودهایم
- Gerçi suyla toprak, bize bir şüphe verdi ama yine o nağmeleri birazcık hatırlıyoruz.
- گرچه بر ما ریخت آب و گل شکی ** یادمان آمد از آنها چیزکی
- Fakat musibet toprağıyla karıştıktan sonra bu zir ve bem perdeleri, nereden o nağmeleri verecek?
- لیک چون آمیخت با خاک کرب ** کی دهند این زیر و آن بم آن طرب