- Kimi falan adamın huyu kötü, tabiatı fena diye şikâyet eder görürsen,
- هر که را بینی شکایت میکند ** که فلان کس راست طبع و خوی بد
- Bil ki bu şikâyetçinin huyu kötüdür; kötüdür ki o kötü huylunun kötülüğünü söylüyor!
- این شکایتگر بدان که بدخو است ** که مر آن بدخوی را او بدگو است
- Çünkü iyi huylu, kötü huylulara, fena tabiatlılara tahammül eden, onların kötülüğünü söylemeyen kişidir.
- زانک خوشخو آن بود کو در خمول ** باشد از بدخو و بدطبعان حمول
- Fakat şeyh, birisinin kötülüğünü söylerse bu, Allah emriyledir, kızgınlığa, heva ve hevese uymadan değil! 775
- لیک در شیخ آن گله ز آمر خداست ** نه پی خشم و ممارات و هواست
- Onun şikâyeti, şikâyet değildir, onu ıslahtır... O şikâyet, peygamberlerin şikâyetine benzer.
- آن شکایت نیست هست اصلاح جان ** چون شکایت کردن پیغامبران
- Peygamberlerin sabırsızlığı, bil ki Allah emriyledir... Yoksa onların hilmi, kötü şeylere tahammül eder.
- ناحمولی انبیا از امر دان ** ورنه حمالست بد را حلمشان
- Onlar kötülüğe tahammül ede ede tabiatlarını öldürdüler... Artık onlardan bir tahammülsüzlük zuhur ederse kendilerinden değildir, Allah’tandır.
- طبع را کشتند در حمل بدی ** ناحمولی گر بود هست ایزدی
- Ey Süleyman, kuzgunla doğan arasında Allah hilmine bürün de bütün kuşlarla uzlaş!
- ای سلیمان در میان زاغ و باز ** حلم حق شو با همه مرغان بساز
- Ey hilmi, yüzlerce Belkıs’ı zebun eden, ey “Rabbim, kavmine sen doğru yolu göster, onlar bilmiyorlar” diyen! 780
- ای دو صد بلقیس حلمت را زبون ** که اهد قومی انهم لا یعلمون
- Süleyman aleyhisselam’ın, Belkis’e şirkte ısrar etme, imana gelmeyi geciktirme diye tehdit ederek haber göndermesi
- تهدید فرستادن سلیمان علیهالسلام پیش بلقیس کی اصرار میندیش بر شرک و تاخیر مکن
- Belkıs, kendine gel, aklını başına topla... Yoksa fena olur. Askerin, sana düşman kesilir, senden döner!
- هین بیا بلقیس ورنه بد شود ** لشکرت خصمت شود مرتد شود