- Bir vaiz vardı... Minbere çıktı mı yol kesenlere duaya başlar,
- آن یکی واعظ چو بر تخت آمدی ** قاطعان راه را داعی شدی
- Ellerini kaldırıp “Yarabbi, kötülere, fesatçılara, isyancılara merhamet et!
- دست برمیداشت یا رب رحم ران ** بر بدان و مفسدان و طاغیان
- Hayır sahipleriyle alay edenlerin hepsine, bütün kâfir gönüllülere, kiliselerde bulunanlara merhamette bulun” derdi.
- بر همه تسخرکنان اهل خیر ** برهمه کافردلان و اهل دیر
- Temiz kişilere hiç dua etmez, kötülerden başkasına duada bulunmazdı.
- مینکردی او دعا بر اصفیا ** مینکردی جز خبیثان را دعا
- Ona “Hiç böyle bir âdet görmedik... Sapıklara dua etmek mürüvvet değildir” dediler. 85
- مر ورا گفتند کین معهود نیست ** دعوت اهل ضلالت جود نیست
- Dedi ki: “Ben onlardan iyilik gördüm... Bu yüzden onlara dua etmeyi âdet edindim.
- گفت نیکویی ازینها دیدهام ** من دعاشان زین سبب بگزیدهام
- O kadar kötülükte bulundular, o derece zulüm ve cevir ettiler ki nihayet beni şerden kurtardılar, hayra ulaştırdılar.
- خبث و ظلم و جور چندان ساختند ** که مرا از شر به خیر انداختند
- Ne vakit dünyaya yöneldimse onlardan eziyetler gördüm, meşakkatler çektim, dayaklar yedim.
- هر گهی که رو به دنیا کردمی ** من ازیشان زخم و ضربت خوردمی
- Bu yüzden de iyilik tarafına kaçardım... Beni o kurtlar yola getirirlerdi.
- کردمی از زخم آن جانب پناه ** باز آوردندمی گرگان به راه
- Benim iyiliğime sebep oldular... Ey aklı başında adam, bu yüzden onlara dua etmek, boynumun borcudur benim!” 90
- چون سببساز صلاح من شدند ** پس دعاشان بر منست ای هوشمند