English    Türkçe    فارسی   

4
839-848

  • Bu doğu nuru da Sebe’e vurunca Belkıs’a da, oradaki halka da bir velveledir düştü!
  • چون رسید اندر سبا این نور شرق ** غلغلی افتاد در بلقیس و خلق
  • Ölmüş ruhların hepsi dirildiler, kanat çırptılar... Öldüler, ten mezarlarından başkaldırdılar! 840
  • روحهای مرده جمله پر زدند ** مردگان از گور تن سر بر زدند
  • Birbirlerine “Bak... Gökten bir sestir geldi” diye müjde vermeye başladılar.
  • یک دگر را مژده می‌دادند هان ** نک ندایی می‌رسد از آسمان
  • O sesten dinler gürbüzleşti... Gönüllerin dalları, yaprakları yeşerdi!
  • زان ندا دینها همی‌گردند گبز ** شاخ و برگ دل همی گردند سبز
  • Süleyman’dan gelen o nefes, Sur üfürülmüş gibi ölüleri mezarlarından kurtardı.
  • از سلیمان آن نفس چون نفخ صور ** مردگان را وا رهانید از قبور
  • Ey dinleyen, yakini Allah daha iyi bilir ya, bu devir geçti... (Kendi zamanına ve zamanının Süleyman’ına dikkat et de) bundan böyle kutluluk senin olsun!
  • مر ترا بادا سعادت بعد ازین ** این گذشت الله اعلم بالیقین
  • Sebe’nin ehlinin geri kalan hikâyesi, Süleyman aleyhisselâm’ın Belkıs’ı ve kavmini doğru yola getirmesi, her birinin haline göre din ve gönül müşküllerini halletmesi, her cins kuşun, kendi cinsinden olan kuşu kuşun ötüşüyle kuşun yiyeceği şeylerle avlaması
  • بقیه‌ی قصه‌ی اهل سبا و نصیحت و ارشاد سلیمان علیه‌السلام آل بلقیس را هر یکی را اندر خور خود و مشکلات دین و دل او و صید کردن هر جنس مرغ ضمیری به صفیر آن جنس مرغ و طعمه‌ی او
  • İştiyak çekercesine Sebe’e ait hikâyeyi söylüyorum... Çünkü seher yeli, Laleliğe esip geldi! 845
  • قصه گویم از سبا مشتاق‌وار ** چون صبا آمد به سوی لاله‌زار
  • Bedenler, vuslat günlerini buldu... Çocuklar asılları olan analarına, babalarına kavuştular.
  • لاقت الاشباح یوم وصلها ** عادت الاولاد صوب اصلها
  • Ümmetler içinde gizli olan aşk ümmeti, çevresini kınamalar kaplamış cömertliğe benzer.
  • امة العشق الخفی فی الامم ** مثل جود حوله لوم السقم
  • Ruhların aşağılanması, bedenler yüzündendir. Bedenlerin yüceliği, ruhlardandır!
  • ذلة الارواح من اشباحها ** عزة الاشباح من ارواحها