- Çaresiz kalan, nurdan mahrum olan yarasayı nura eş et, nura aşina kıl!
- وان خفاشی را که ماند او بینوا ** میکنش با نور جفت و آشنا
- Savaşan kekliğe sulh öğret... Horozlara sabah çağının alâmetlerini göster!
- کبک جنگی را بیاموزان تو صلح ** مر خروسان را نما اشراط صبح
- Hüthütten karakuşa kadar bütün kuşlara böylece yol göster... Allah, doğruyu daha iyi bilir!
- همچنان میرو ز هدهد تا عقاب ** ره نما والله اعلم بالصواب
- Belkıs’ın saltanattan kurtuluşu, iman şevkiyle mest oluşu, memleketinden hareket esnasında tahtından başka her şeyden vaz geçişi
- آزاد شدن بلقیس از ملک و مست شدن او از شوق ایمان و التفات همت او از همهی ملک منقطع شدن وقت هجرت الا از تخت
- Süleyman, Sebe’deki kuşlara bir ıslık çalınca hepsini kendisine bend etti.
- چون سلیمان سوی مرغان سبا ** یک صفیری کرد بست آن جمله را
- Ancak canı ve kanadı olmayan yahut balık gibi aslından sağır ve dilsiz olan müstesna! 860
- جز مگر مرغی که بد بیجان و پر ** یا چو ماهی گنگ بود از اصل کر
- Hayır... yanlış söyledim, sağır bile Allah vahyine karşı baş koyup secde etse Allah ona duygu ihsan eder.
- نی غلط گفتم که کر گر سر نهد ** پیش وحی کبریا سمعش دهد
- Belkıs, canla, gönülle Süleyman’a gitmeyi kurdu... Geçmiş zamanlarına açıklandı!
- چونک بلقیس از دل و جان عزم کرد ** بر زمان رفته هم افسوس خورد
- Âşıkların adı sanı, arı namusu terk ettikleri gibi o da malını, mülkünü terk etti.
- ترک مال و ملک کرد او آن چنان ** که بترک نام و ننگ آن عاشقان
- O nazlı nazenin kölelerle cariyeler, gözüne porsumuş, kokmuş, çürümüş soğan gibi görünmeye başladı.
- آن غلامان و کنیزان بناز ** پیش چشمش همچو پوسیده پیاز
- Bağlar, köşkler, ırmaklar, aşk yüzünden gözüne külhan gibi görünüyordu. 865
- باغها و قصرها و آب رود ** پیش چشم از عشق گلحن مینمود