- Taht haddinden fazla büyüktü; nakledilmesine imkân yoktu.
- از بزرگی تخت کز حد میفزود ** نقل کردن تخت را امکان نبود
- Pek ince sanatlıydı... Beden gibi eczası, tamamı ile birbirine bitişmişti... Ayrılıp götürülmesi de mümkün değildi, kırılabilirdi.
- خرده کاری بود و تفریقش خطر ** همچو اوصال بدن با همدگر
- Süleyman dedi ki: Sonunda tahttan da, taçtan da soğuyacak ya! 880
- پس سلیمان گفت گر چه فیالاخیر ** سرد خواهد شد برو تاج و سریر
- Can, birlik âlemine ulaşır, o âlemden baş gösterirse birliğin nuruna karşı bedenin nuru kalmaz artık.
- چون ز وحدت جان برون آرد سری ** جسم را با فر او نبود فری
- İnci, denizin dibinden çıktı mı denizdeki köpüklerle çer çöpü hor hakir görürsün!
- چون برآید گوهر از قعر بحار ** بنگری اندر کف و خاشاک خوار
- Nurlar saçan güneş doğdu, baş gösterdi mi artık akrebin kuyruğunda kim yurt tutmak ister?
- سر بر آرد آفتاب با شرر ** دم عقرب را کی سازد مستقر
- Fakat bütün bunlarla beraber yine de onun tahtını getirtmek lâzım.
- لیک خود با این همه بر نقد حال ** جست باید تخت او را انتقال
- Getirtmeli de buluştuğu vakit üzülmesin... Çocukça dileği yerine gelmiş olsun. 885
- تا نگردد خسته هنگام لقا ** کودکانه حاجتش گردد روا
- O taht bizce adi bir şey ama onca pek aziz... Ne yapalım, hurilerin sofrasında birde şeytan bulunsun!
- هست بر ما سهل و او را بس عزیز ** تا بود بر خوان حوران دیو نیز
- Hem o nazlı tahtı, sonradan Eyaz’a hırkasıyla çarığı nasıl ibret olduysa ona da ibret olur!
- عبرت جانش شود آن تخت ناز ** همچو دلق و چارقی پیش ایاز