- Bu yüzden de iyilik tarafına kaçardım... Beni o kurtlar yola getirirlerdi.
- کردمی از زخم آن جانب پناه ** باز آوردندمی گرگان به راه
- Benim iyiliğime sebep oldular... Ey aklı başında adam, bu yüzden onlara dua etmek, boynumun borcudur benim!” 90
- چون سببساز صلاح من شدند ** پس دعاشان بر منست ای هوشمند
- Kul dertten, elemden Allah’a sızlanır, uğradığı zahmetten yüzlerce şikâyette bulunur.
- بنده مینالد به حق از درد و نیش ** صد شکایت میکند از رنج خویش
- Allah da der ki: Gördün ya, nihayet dert ve zahmet, seni, bana yalvarır bir hale getirdi, seni doğrulttu,
- حق همی گوید که آخر رنج و درد ** مر ترا لابه کنان و راست کرد
- Sen, seni yolundan alıkoyandan, bizim kapımızdan uzaklaştırıp kovandan şikâyette bulun!
- این گله زان نعمتی کن کت زند ** از در ما دور و مطرودت کند
- Hakikatte her düşman senin ilâcındır... Sana kimyadır, seni faydalandırır, gönlünü alır senin!
- در حقیقت هر عدو داروی تست ** کیمیا و نافع و دلجوی تست
- Çünkü ondan kaçar, halvet bucaklarına sığınır, Allah lütfundan yardım dilersin. 95
- که ازو اندر گریزی در خلا ** استعانت جویی از لطف خدا
- Dostlarınsa hakikatte düşmanlarındır; onlar seni Allah tapısından uzaklaştırır, seni meşgul ederler!
- در حقیقت دوستانت دشمناند ** که ز حضرت دور و مشغولت کنند
- Bir hayvan vardır ki adına porsuk derler... Dayak yedikçe şişmanlar, semirir, semirir.
- هست حیوانی که نامش اشغرست ** او به زخم چوب زفت و لمترست
- Ona sopayı vurdukça iyileşir. Sopa vuruldukça semirir, büyür...
- تا که چوبش میزنی به میشود ** او ز زخم چوب فربه میشود