English    Türkçe    فارسی   

4
945-954

  • O sana çocuğun ne olduğunu, nereye gittiğini, nerede bulunduğunu söyler” dedi. 945
  • Halime, canım feda olsun sana ey güzel yüzlü, tatlı sözlü ihtiyar!
  • Hadi, hemen bana o yüce bakışlı padişahı göster de çocuğun halinden haber alayım, dedi.
  • İhtiyar, Halime’yi Uzza’nın yanına götürdü... Dedi ki: “Bu put, kayıpları haber vermede tecrübe edilmiştir.
  • Biz, ona tapı kılarak vardık mı binlerce kaybımızı bulmuştur.”
  • İhtiyar, puta secde edip derhal “Ey Arabın velinimeti, ey cömertlik denizi! 950
  • Ey uzza! Sen bize nice lütuflarda bulundun da biz tuzaklardan kurtulduk.
  • Lütufların yüzünden Arap’ta hakkın var... Arab’ın sana ram olması farz olmuştur.
  • Sad kabilesinden olan Halime, derdine derman olacağını umarak senin gölgene gelip sığındı.
  • Onun bir küçük çocuğu kaybolmuş... Adı Muhammed’miş!” dedi.