- Mustafa onun geceki halini görüyordu. Fakat Allah fermanı,
- مصطفی میدید احوال شبش ** لیک مانع بود فرمان ربش
- Ona hatasını bildirmeden bir yol açmasına, o kötülükle bir kuyuya düşmesine mani olmaktaydı.
- تا که پیش از خبط بگشاید رهی ** تا نیفتد زان فضیحت در چهی
- Allah hikmeti ve gökten inen emir, onun kendisini o halde görmesini istemekteydi. 105
- لیک حکمت بود و امر آسمان ** تا ببیند خویشتن را او چنان
- Nice düşmanlıklar vardır ki dostluğa çıkar. Nice yıkılmalar vardır ki yapılmaya döner.
- بس عداوتها که آن یاری بود ** بس خرابیها که معماری بود
- Bir herzevekil, o pis yatağı, inadına Peygamberin yanına getirdi.
- جامه خواب پر حدث را یک فضول ** قاصدا آورد در پیش رسول
- Ve gör hele, konuğun bu işi işlemiş dedi. Alemlere rahmet olan Mustafa, bir güldü.
- که چنین کردست مهمانت ببین ** خندهای زد رحمةللعالمین
- Getir o ibriği dedi, hepsini kendi elimle yıkayayım dedi.
- که بیار آن مطهره اینجا به پیش ** تا بشویم جمله را با دست خویش
- Herkes “Allah hakki için yapma, canımız da sana kurban olsun, tenimiz de. 110
- هر کسی میجست کز بهر خدا ** جان ما و جسم ما قربان ترا
- Sen bırak bu pisliği biz yıkayalım. Bu iş, el işidir, gönül işi değil.
- ما بشوییم این حدث را تو بهل ** کار دستست این نمط نه کار دل
- Ey hakkında “Le amruka-ömrün için” diye Allah’nın and içtiği zat, Allah sana ömür dedi. Seni halife yaptı, kürsüye oturttu.
- ای لعمرک مر ترا حق عمر خواند ** پس خلیفه کرد و بر کرسی نشاند