- Senin içini açtık göğsünü ferahlattık.
- که درون سینه شرحت دادهایم ** شرح اندر سینهات بنهادهایم
- Sense hala onu dışarıdan istemektesin. Süt sağılan yer, sensin de sen, başkalarının süt sağmasını bekliyorsun.
- تو هنوز از خارج آن را طالبی ** محلبی از دیگران چون حالبی
- Sende kıyısı bucağı olmayan bir süt kaynağı var. Sen neden tulumda süt arasın?
- چشمهی شیرست در تو بیکنار ** تو چرا میشیر جویی از تغار
- A su çeken, denize bir deliğin, bir yolun var senin. utan kuyudan su çekmeye! 1070
- منفذی داری به بحر ای آبگیر ** ننگ دار از آب جستن از غدیر
- “Elem neşrah” ayetinde bildirildiği gibi senin göğsün şerh edilmedi mi ki? Öyleyse neden sıkılır, neden yine şerh istersin ki?
- که الم نشرح نه شرحت هست باز ** چون شدی تو شرحجو و کدیهساز
- İçinde gönlünün ferahlanmasına, şerh edilmesine bak ki “Onlar, kendilerinde olan Tanrı delillerini görmezler” ayetindeki kınamaya uğramayasın.
- در نگر در شرح دل در اندرون ** تا نیاید طعنهی لا تبصرون
- ”O sizinle beraberdir” ayetinin tefsiri
- تفسیر و هو معکم
- Başının üstünde bir sepet dolusu ekmek var da sen hala şuraya buraya koşup duruyor, ekmek istiyorsun.
- یک سپد پر نان ترا بیفرق سر ** تو همی خواهی لب نان در به در
- Şaşkın mısın ne? Kendi başına dolan. Neden her kapıyı dövüp durursun? Yürü, gönül kapısını döv!
- در سر خود پیچ هل خیرهسری ** رو در دل زن چرا بر هر دری
- Dizine kadar dereye girmişsimde kendinden gafilsin, şundan bundan su isteyip durursun. 1075
- تا بزانویی میان آبجو ** غافل از خود زین و آن تو آب جو
- Önünde de sana yardım edecek su var, ardında da. Fakat kaynaklara ulaşman için önünde de set var, ardında da.
- پیش آب و پس هم آب با مدد ** چشمها را پیش سد و خلف سد