- Kendine gel de o kötü dalı kes, buda. Bu güzel dala su ver de tazelendir.
- هین بزن آن شاخ بد را خو کنش ** آب ده این شاخ خوش را نو کنش
- Şimdi ikisi de yeşil ama sonuna bak. Bu sonunda bir şeye yaramaz, öbürüyse meyve verir.
- هر دو سبزند این زمان آخر نگر ** کین شود باطل از آن روید ثمر
- Bağın suyu buna helaldir, ona haram. Aralarındaki farkı sonunda görürsün vesselam.
- آب باغ این را حلال آن را حرام ** فرق را آخر ببینی والسلام
- Adalet nedir? ağaçlara su vermek. Zulüm nedir? dikeni sulamak.
- عدل چه بود آب ده اشجار را ** ظلم چه بود آب دادن خار را
- Adalet bir nimeti yerine koymaktır, her su çeken tohumu sulamak değil. 1090
- عدل وضع نعمتی در موضعش ** نه بهر بیخی که باشد آبکش
- Zulüm nedir? bir şeyi yerinde kullanmamak, yeri olmayan yere koymak. Bu da ancak belaya kaynak olur.
- ظلم چه بود وضع در ناموضعی ** که نباشد جز بلا را منبعی
- Tanrı nimetini cana, akla ver, iç ağrısına uğramış, düğümlerle, sıkıntılarla dopdolu olmuş tabiata değil.
- نعمت حق را به جان و عقل ده ** نه به طبع پر زحیر پر گره
- Dünya gamının savaşını bedenine yükle. O can çekişmeyi gönlüne, canına az tattır.
- بار کن بیگار غم را بر تنت ** بر دل و جان کم نه آن جان کندنت
- Yük dengini İsa’nın başına koymuş da; tekme atan, yuvarlanıp kalgıyan eşeği çayıra salıveriyor.
- بر سر عیسی نهاده تنگ بار ** خر سکیزه میزند در مرغزار
- Sürmeyi kulağa çekmezler. Gönül işini bedenden istemek şart değildir. 1095
- سرمه را در گوش کردن شرط نیست ** کار دل را جستن از تن شرط نیست