- Adalet bir nimeti yerine koymaktır, her su çeken tohumu sulamak değil. 1090
- عدل وضع نعمتی در موضعش ** نه بهر بیخی که باشد آبکش
- Zulüm nedir? bir şeyi yerinde kullanmamak, yeri olmayan yere koymak. Bu da ancak belaya kaynak olur.
- ظلم چه بود وضع در ناموضعی ** که نباشد جز بلا را منبعی
- Tanrı nimetini cana, akla ver, iç ağrısına uğramış, düğümlerle, sıkıntılarla dopdolu olmuş tabiata değil.
- نعمت حق را به جان و عقل ده ** نه به طبع پر زحیر پر گره
- Dünya gamının savaşını bedenine yükle. O can çekişmeyi gönlüne, canına az tattır.
- بار کن بیگار غم را بر تنت ** بر دل و جان کم نه آن جان کندنت
- Yük dengini İsa’nın başına koymuş da; tekme atan, yuvarlanıp kalgıyan eşeği çayıra salıveriyor.
- بر سر عیسی نهاده تنگ بار ** خر سکیزه میزند در مرغزار
- Sürmeyi kulağa çekmezler. Gönül işini bedenden istemek şart değildir. 1095
- سرمه را در گوش کردن شرط نیست ** کار دل را جستن از تن شرط نیست
- Gönülsen yürü, nazlan, horluk çekme. Bedensen şeker yeme, zehir tat!
- گر دلی رو ناز کن خواری مکش ** ور تنی شکر منوش و زهر چش
- Zehir bedene faydalıdır, şeker zararlı. Bedenin yardım görmemesi daha iyidir.
- زهر تن را نافعست و قند بد ** تن همان بهتر که باشد بیمدد
- Cehennem odunu bedendir, onu azalt, bir odun daha biterse hemen kes!
- هیزم دوزخ تنست و کم کنش ** ور بروید هیزمی رو بر کنش
- Yoksa iki alemde de Ebuleheb’in karısı gibi odun hamalı olursun, odun hamalı.
- ورنه حمال حطب باشی حطب ** در دو عالم همچو جفت بولهب