Biz sana hizmet için yaşıyoruz, sen hizmet etmeye kalkışırsan biz ne oluruz? “ dedi.
ما برای خدمت تو میزییم ** چون تو خدمت میکنی پس ما چهایم
Peygamber dedi ki: “Ben de biliyorum, fakat şimdi bunu ben yıkayacağım. Bunu bizzat yıkamamda bir hikmet var.”
گفت آن دانم و لیک این ساعتیست ** که درین شستن بخویشم حکمتیست
Bu söz Peygamber sözü diye hepsi sustular, bu sır nedir, hele bir çıksın diye beklemeye koyuldular. 115
منتظر بودند کین قول نبیست ** تا پدید آید که این اسرار چیست
Peygamber o pisliği, bilhassa Allah buyruğu ile adamakıllı yıkamakta idi, riya ile değil.
او به جد میشست آن احداث را ** خاص ز امر حق نه تقلید و ریا
Çünkü, gönlü bunu sen yıka bunda kat kat hikmetler var diyordu.
که دلش میگفت کین را تو بشو ** که درین جا هست حکمت تو بتو
Mustafa, onun pis yatağını eliyle yıkarken o konuğun geri dönmesi, utanıp elbisesini yırtarak kendisine ve haline ağlamaya başlaması ve bunun sebebi
سبب رجوع کردن آن مهمان به خانهی مصطفی علیهالسلام در آن ساعت که مصطفی نهالین ملوث او را به دست خود میشست و خجل شدن او و جامه چاک کردن و نوحهی او بر خود و بر سعادت خود
O kafirciğin bir armağan heykeli vardı. Onu kaybolmuş görünce kararı kalmadı.
کافرک را هیکلی بد یادگار ** یاوه دید آن را و گشت او بیقرار
Dedi ki gece kaldığım odadadır haberim olmadan orada bıraktım.
گفت آن حجره که شب جا داشتم ** هیکل آنجا بیخبر بگذاشتم
Utanıyordu ama hırsı da onu, o yana çekiyordu. Hırs ejderhadır küçücük bir şey değil. 120
گر چه شرمین بود شرمش حرص برد ** حرص اژدرهاست نه چیزیست خرد
Heykelin ardına düşüp koşa koşa geldi, onu Mustafa’nın odasında gördü.
از پی هیکل شتاب اندر دوید ** در وثاق مصطفی و آن را بدید
Gördü ama Allah eli bizzat o pisliği yıkamaktaydı, kötü gözler ondan ırak olsun; kafir bunu da gördü.
کان یدالله آن حدث را هم به خود ** خوش همیشوید که دورش چشم بد