English    Türkçe    فارسی   

5
1136-1145

  • Ne bir evim var, ne benimle düşüp kalkan. Hiç ayın yerde evi olur mu?
  • نه مرا خانه‌ست و نه یک همنشین  ** خانه کی کردست ماهی در زمین 
  • Padişah latife ederek dedi ki: Ne yedin kuşluk övünü olarak neyin var?
  • باز شه از روی لاغش گفت باز  ** که چه خوردی و چه داری چاشت‌ساز 
  • İştahın var mı? Sabahleyin ne yedin ki böyle sarhoş bir hale gelmiş, atıp tutuyor, esip savuruyorsun?
  • اشتهی داری چه خوردی بامداد  ** که چنین سرمستی و پر لاف و باد 
  • Adam, kuru, yaş, ekmeğin olsaydı peygamberlik davasına kalkışır mıydım hiç?
  • گفت اگر نانم بدی خشک و طری  ** کی کنیمی دعوی پیغامبری 
  • Bu kalabalığa peygamberlik etmek, dağda kalp aramaya benzer. 1140
  • دعوی پیغامبری با این گروه  ** هم‌چنان باشد که دل جستن ز کوه 
  • Hiç kimse dağdan, taştan akıl ve gönül aramaz, anlayış ve müşkül şeyleri belleyiş ferasetini istemez.
  • کس ز کوه و سنگ عقل و دل نجست  ** فهم و ضبط نکته‌ی مشکل نجست 
  • Sen ne dersen dağ da sana hemen onu söyler, alaycılar gibi seninle alay eder.
  • هر چه گویی باز گوید که همان  ** می‌کند افسوس چون مستهزیان 
  • Bu kavim nerede, bu kavime haber vermek nerede? Cansız bir şeyden kim can ister?
  • از کجا این قوم و پیغام از کجا  ** از جمادی جان کرا باشد رجا 
  • Sen, bir kadından, yahut paradan haber, verirsen hepsi malını, senin önüne kor.
  • گر تو پیغام زنی آری و زر  ** پیش تو بنهند جمله سیم و سر 
  • Filan yerde seni bir güzel oğlan çağırıyor, sana aşık olmuş dersen bunu anlar. 1145
  • که فلان جا شاهدی می‌خواندت  ** عاشق آمد بر تو او می‌داندت