- İştahın var mı? Sabahleyin ne yedin ki böyle sarhoş bir hale gelmiş, atıp tutuyor, esip savuruyorsun?
- اشتهی داری چه خوردی بامداد ** که چنین سرمستی و پر لاف و باد
- Adam, kuru, yaş, ekmeğin olsaydı peygamberlik davasına kalkışır mıydım hiç?
- گفت اگر نانم بدی خشک و طری ** کی کنیمی دعوی پیغامبری
- Bu kalabalığa peygamberlik etmek, dağda kalp aramaya benzer. 1140
- دعوی پیغامبری با این گروه ** همچنان باشد که دل جستن ز کوه
- Hiç kimse dağdan, taştan akıl ve gönül aramaz, anlayış ve müşkül şeyleri belleyiş ferasetini istemez.
- کس ز کوه و سنگ عقل و دل نجست ** فهم و ضبط نکتهی مشکل نجست
- Sen ne dersen dağ da sana hemen onu söyler, alaycılar gibi seninle alay eder.
- هر چه گویی باز گوید که همان ** میکند افسوس چون مستهزیان
- Bu kavim nerede, bu kavime haber vermek nerede? Cansız bir şeyden kim can ister?
- از کجا این قوم و پیغام از کجا ** از جمادی جان کرا باشد رجا
- Sen, bir kadından, yahut paradan haber, verirsen hepsi malını, senin önüne kor.
- گر تو پیغام زنی آری و زر ** پیش تو بنهند جمله سیم و سر
- Filan yerde seni bir güzel oğlan çağırıyor, sana aşık olmuş dersen bunu anlar. 1145
- که فلان جا شاهدی میخواندت ** عاشق آمد بر تو او میداندت
- Fakat Tanrı’dan bal gibi haber verir, ey ahdına bütün kul, Tanrı’ya gel dersen,
- ور تو پیغام خدا آری چو شهد ** که بیا سوی خدا ای نیکعهد
- Bu ölü alemden vazgeç de azık ve kar alemine git. Madem ki baki olmak imkanı var, fani olma diye öğütte bulunursan,
- از جهان مرگ سوی برگ رو ** چون بقا ممکن بود فانی مشو