- Denizler de onların buyruklarına uymuştur, dağlar da. Dört unsur bile onlara kul, köle kesilmiştir.
- گشت دریاها مسخرشان و کوه ** چار عنصر نیز بندهی آن گروه
- Bu, inkar edenler, apaçık görsünler de inansınlar diye onlara bir Tanrı ikramıdır.
- این خود اکرامیست از بهر نشان ** تا ببینند اهل انکار آن عیان
- Onlar, öyle gizli ikram ve ihsanlara nail olmuşlardır ki, ne akla, hayale gelir, ne de söze sığar. 1195
- آن کرامتهای پنهانشان که آن ** در نیاید در حواس و در بیان
- Zaten iş, ebedi olan, kesilmeyen, tükenmesine imkan bulunmayan ikram ve ihsandır.
- کار آن دارد خود آن باشد ابد ** دایما نه منقطع نه مسترد
- Ey gıda, temkin ve sebat ihsan eden Tanrı, halkı bu sebatsızlıktan kurtar.
- ای دهندهی قوت و تمکین و ثبات ** خلق را زین بیثباتی ده نجات
- Sabit olmak lazım olan iş de bu iki büklüm olmuş nefse yardım et, onu doğrult.
- اندر آن کاری که ثابت بودنیست ** قایمی ده نفس را که منثنیست
- Sen onlara sabır ver, sen onların terazilerinin iyilik kefelerini ağırlaştır, sen onları suret düzenlerinin hilesinden kurtar.
- صبرشان بخش و کفهی میزان گران ** وا رهانشان از فن صورتگران
- Ey kerem sahibi, sen onları hasetten geri çek de haset yüzünden taşlanmış Şeytan olmasınlar. 1200
- وز حسودی بازشان خر ای کریم ** تا نباشند از حسد دیو رجیم
- Halk geçici mal ve beden uğruna hasetten yanıp duruyor.
- در نعیم فانی مال و جسد ** چون همیسوزند عامه از حسد
- Padişahlara baksana. Haset yüzünden ordu çekip akrabalarını öldürüyorlar.
- پادشاهان بین که لشکر میکشند ** از حسد خویشان خود را میکشند