- Sabit olmak lazım olan iş de bu iki büklüm olmuş nefse yardım et, onu doğrult.
- اندر آن کاری که ثابت بودنیست ** قایمی ده نفس را که منثنیست
- Sen onlara sabır ver, sen onların terazilerinin iyilik kefelerini ağırlaştır, sen onları suret düzenlerinin hilesinden kurtar.
- صبرشان بخش و کفهی میزان گران ** وا رهانشان از فن صورتگران
- Ey kerem sahibi, sen onları hasetten geri çek de haset yüzünden taşlanmış Şeytan olmasınlar. 1200
- وز حسودی بازشان خر ای کریم ** تا نباشند از حسد دیو رجیم
- Halk geçici mal ve beden uğruna hasetten yanıp duruyor.
- در نعیم فانی مال و جسد ** چون همیسوزند عامه از حسد
- Padişahlara baksana. Haset yüzünden ordu çekip akrabalarını öldürüyorlar.
- پادشاهان بین که لشکر میکشند ** از حسد خویشان خود را میکشند
- Pislikle dolu düzenbaz aşılar, birbirlerinin kanına, canına kastediyorlar.
- عاشقان لعبتان پر قذر ** کرده قصد خون و جان همدگر
- Vise’nin, Ramin’in, Husrev’in, Şirin’in hikayelerini oku, o ahmakların haset yüzünden neler yaptıklarını gör.
- ویس و رامین خسرو و شیرین بخوان ** که چه کردند از حسد آن ابلهان
- Aşık da yok oldu, maşuk da. Zaten onlar da bir şey değillerdi, aşk ve hevesleri de. 1205
- که فنا شد عاشق و معشوق نیز ** هم نه چیزند و هواشان هم نه چیز
- O temiz Tanrı’dır ki yoku yoka aşık eder, yoklukları birbirine vurur, işler çıkarır.
- پاک الهی که عدم بر هم زند ** مر عدم را بر عدم عاشق کند
- Gönlü perişan aşığın gönlünde hasetler baş gösterir. Var olan, yoku bu çeşit güçlüklere sokar, böyle mecbur eder.
- در دل نهدل حسدها سر کند ** نیست را هست این چنین مضطر کند