- Aşık da yok oldu, maşuk da. Zaten onlar da bir şey değillerdi, aşk ve hevesleri de. 1205
- که فنا شد عاشق و معشوق نیز ** هم نه چیزند و هواشان هم نه چیز
- O temiz Tanrı’dır ki yoku yoka aşık eder, yoklukları birbirine vurur, işler çıkarır.
- پاک الهی که عدم بر هم زند ** مر عدم را بر عدم عاشق کند
- Gönlü perişan aşığın gönlünde hasetler baş gösterir. Var olan, yoku bu çeşit güçlüklere sokar, böyle mecbur eder.
- در دل نهدل حسدها سر کند ** نیست را هست این چنین مضطر کند
- Herkesten ziyade merhametli, esirgeyici olan şu kadınlar yok mu? Öyle olduğu halde iki ortak hasetten birbirini yer.
- این زنانی کز همه مشفقتراند ** از حسد دو ضره خود را میخورند
- Taş yürekli erkekleri düşün, artık haset yüzünden onlar da ne hale düşerler, bir kıyas et.
- تا که مردانی که خود سنگیندلند ** از حسد تا در کدامین منزلند
- Şeriat, latif afsun okumasaydı herkes, düşmanının bedenini yırtar, paramparça ederdi. 1210
- گر نکردی شرع افسونی لطیف ** بر دریدی هر کسی جسم حریف
- Şeriat şerri def etmek için bir rey kullanır, Şeytanı delil şişesi içine hapseder.
- شرع بهر دفع شر رایی زند ** دیو را در شیشهی حجت کند
- Boşboğaz Şeytanı, tanıkla, yeminle, aht’e yemininden dönmesinden ilzam ederde Şeytan bu suretle şişeye girer.
- از گواه و از یمین و از نکول ** تا به شیشه در رود دیو فضول
- Şeriat iki zıttı hoşnut eden bir teraziye benzer. Alayla doğruyu bir araya getirir.
- مثل میزانی که خشنودی دو ضد ** جمع میآید یقین در هزل و جد
- Şeriat, bil ki kileye teraziye benzer. Onun sebebi ile iki düşman da savaştan kinden kurtulur.
- شرع چون کیله و ترازو دان یقین ** که بدو خصمان رهند از جنگ و کین