Bir edep sahibi birisine akıl verdi, onu doğru yola getirdi mi iki bölük de dişlerini çiğnemeye hayıflanmaya başlarlar.1225
هر دو میخایند دندان حسد ** بر کسی که داد ادیب او را خرد
Padişahın, peygamberlik davasına kalkışan kişiye “Doğru peygamber olan, adama ne bağışlar, yahut kendisiyle görüşen ve ona hizmet eden kişiler, dille verilen öğütten başka ondan ne ihsan elde ederler?” diye sorması
پرسیدن آن پادشاه از آن مدعی نبوت کی آنک رسول راستین باشد و ثابت شود با او چه باشد کی کسی را بخشد یا به صحبت و خدمت او چه بخشش یابند غیر نصیحت به زبان کی میگوید
Padişah söyle bakalım bari, vahiy nedir, yahut da peygamber olan, ne elde eder? Diye sordu.
شاه پرسیدش که باری وحی چیست ** یا چه حاصل دارد آن کس کو نبیست
Adam dedi ki: Ne vardır ki peygamber, onu elde etmesin, yahut ne devlet kalmıştır ki peygamber ona ulaşmış bulunmasın?
گفت خود آن چیست کش حاصل نشد ** یا چه دولت ماند کو واصل نشد
Tutalım ki bu peygambere gelen vahiy, Tanrı sırlarının hazinesi değil, bal arısının gönlüne gelen vahiyden de aşağı değil ya.
گیرم این وحی نبی گنجور نیست ** هم کم از وحی دل زنبور نیست
“Tanrı bal arısına vahiy etti” ayetine gelince onun vahiy evi tatlılarla doldu.
چونک او حی الرب الی النحل آمدست ** خانهی وحیش پر از حلوا شدست
O yüce ve ulu Tanrı’nın vahiy nuru ile alemi mum ve balla doldurdu. 1230
او به نور وحی حق عزوجل ** کرد عالم را پر از شمع و عسل
Bense insanım, hakkımda “Biz onu ululadık” dendi. İnsan yücelere gitmede. Artık insana olan vahiy nasıl olur da arıya gelen vahiyden aşağı olur?
این که کرمناست و بالا میرود ** وحیش از زنبور کمتر کی بود
Sen “Biz sana kevseri – çokluğu, tükenmez soy sopu verdik” ayetini okumadın mı? Okuduysan neden böyle kupkuru ve susuz kaldın öyleyse?
نه تو اعطیناک کوثر خواندهای ** پس چرا خشکی و تشنه ماندهای
Yoksa Firavun musun ki kevser, sana Nil gibi kan oluyor, pisleniyor a illetli adam.
یا مگر فرعونی و کوثر چو نیل ** بر تو خون گشتست و ناخوش ای علیل
Tövbe et. Düşmanlardan vazgeç. Onun testisinde kevser suyu yoktur.
توبه کن بیزار شو از هر عدو ** کو ندارد آب کوثر در کدو