- Bir halde ki burnundan, başından kanlar revan olmaya başladı. O ulu Peygamber, ona acıdı. 125
- آنچنان که خون ز بینی و سرش ** شد روان و رحم کرد آن مهترش
- Naralar atıyordu. Halk başına toplanınca, Ey halk sakının diyordu.
- نعرهها زد خلق جمع آمد برو ** گبر گویان ایهاالناس احذروا
- Ey akılsız kafa diye başına vuruyor, ey nursuz göğüs diye göğsünü dövüyordu.
- میزد او بر سر کای بیعقل سر ** میزد او بر سینه کای بینور بر
- Ey yeryüzünün küllü, senden şu aşağılık cüz-ü, utanmaktadır diye secde ediyor;
- سجده میکرد او کای کل زمین ** شرمسارست از تو این جزو مهین
- Sen küllü olduğun halde O’nun emrine baş eğiyorsun da ben cüzü olduğum halde zulmediyor kötülükte bulunuyor, azıyorum;
- تو که کلی خاضع امر ویی ** من که جزوم ظالم و زشت و غوی
- Sen kül iken Allah’ya karşı hor hakir oluyor, O’ndan titriyorsun da ben cüzü iken O’na aykırı hareket ediyorum diyor: 130
- تو که کلی خوار و لرزانی ز حق ** من که جزوم در خلاف و در سبق
- Her an yüzünü göğe kaldırıp Ey cihanın kıblesi, yüzüm yok diye feryat ediyordu.
- هر زمان میکرد رو بر آسمان ** که ندارم روی ای قبلهی جهان
- Hadden artık titreyip çarpınınca Mustafa, onu kucakladı.
- چون ز حد بیرون بلرزید و طپید ** مصطفیاش در کنار خود کشید
- Yatıştırdı pek iltifat etti, gözlerini açtı, ona kendini tanıttı.
- ساکنش کرد و بسی بنواختش ** دیدهاش بگشاد و داد اشناختش
- Bulut ağlamadıkça yeşillik nasıl güler? Çocuk ağlamadıkça süt nasıl coşar?
- تا نگرید ابر کی خندد چمن ** تا نگرید طفل کی جوشد لبن