- Aşkın ve sevginin aslının aslı olan bir şey var ki onu yapmadın. Bu yaptıklarının hepsi feridir.
- کانچ اصل اصل عشقست و ولاست ** آن نکردی اینچ کردی فرعهاست
- Aşık söyle dedi, o asıl nedir? Sevgili dedi ki: Ölmek ve yok olmaktır.
- گفتش آن عاشق بگو که آن اصل چیست ** گفت اصلش مردنست ونیستیست
- Hepsini yaptın fakat ölmedin hala dirisin. Canınla oynayan aşıksan hemen öl. 1255
- تو همه کردی نمردی زندهای ** هین بمیر ار یار جانبازندهای
- Aşık o anda uzanıp can verdi. Gül gibi başı ile oynadı, gülerek sevinçli bir halde ölüp gitti.
- هم در آن دم شد دراز و جان بداد ** همچو گل درباخت سر خندان و شاد
- O gülüş onda ebedi olarak kaldı, arif kişinin zahmete uğrayan canı, aklı gibi.
- ماند آن خنده برو وقف ابد ** همچو جان و عقل عارف بیکبد
- Ayın nuru her iyiye kötüye vursa bile hiç kirlenir mi?
- نور مهآلوده کی گردد ابد ** گر زند آن نور بر هر نیک و بد
- O yine tamamı ile tertemiz aya dönüp gelir, akıl ve can nurunun Tanrıya dönüp ulaşması gibi.
- او ز جمله پاک وا گردد به ماه ** همچو نور عقل و جان سوی اله
- Işığı yoldaki pisliklere vursa bile ayın nuru daima temizdir. 1260
- وصف پاکی وقف بر نور مهاست ** تا بشش گر بر نجاسات رهاست
- O yoldaki pisliklerden, o bulaşıklardan nur, pislenmez.
- زان نجاسات ره و آلودگی ** نور را حاصل نگردد بدرگی
- Güneşin nuru “Geri dön” emrini duymuş, acele aslına dönmüştür.
- ارجعی بشنود نور آفتاب ** سوی اصل خویش باز آمد شتاب