English    Türkçe    فارسی   

5
1278-1287

  • Şeyhin ışığı vurur, meşrebi akseder, müritlere bir neşe feyzidir gelir. Fakat bu feyiz müritlerden değildir, şeyhtendir.
  • پرتو شیخ آمد و منهل ز شیخ  ** فیض شادی نه از مریدان بل ز شیخ 
  • Bu hal, suda duran sepete, cama vuran ışığa benzer. Bu hali, kendilerinden bilirlerse noksanlıktır.
  • چون سبد در آب و نوری بر زجاج  ** گر ز خود دانند آن باشد خداج 
  • Irmaktan çıkarıldı mı o inatçı, ondaki suyun, dereden olduğunu anlar bilir. 1280
  • چون جدا گردد ز جو داند عنود  ** که اندرو آن آب خوش از جوی بود 
  • Cam da, ay batınca o ışığın, aydın aydan olduğunu anlar.
  • آبگینه هم بداند از غروب  ** که آن لمع بود از مه تابان خوب 
  • “Kalk” emri, gözünü açtı mı seher gibi ikinci defa güler.
  • چونک چشمش را گشاید امر قم  ** پس بخندد چون سحر بار دوم 
  • Bu sefer o taklit alemindeki gülüşüne güleceği gelir, tatlı tatlı güler.
  • خنده‌ش آید هم بر آن خنده‌ی خودش  ** که در آن تقلید بر می‌آمدش 
  • Der ki: Bunca uzun ve uzak yollardan geldim. Hakikat, hep bu hakikatmış, sırlar; hep bu sırlar.
  • گوید از چندین ره دور و دراز  ** کین حقیقت بود و این اسرار و راز 
  • Ben o vadide kendimden uzak olarak neşeleniyor, körlüğümden, hamlığımdan, 1285
  • من در آن وادی چگونه خود ز دور  ** شادیی می‌کردم از عمیا و شور 
  • Ne hayaller kuruyordum, halbuki ne umuyordum ne çıktı? Ters anlayışım, meğer bana ters ve yanlış suretler gösteriyormuş.
  • من چه می‌بستم خیال و آن چه بود  ** درک سستم سست نقشی می‌نمود 
  • Yolda emekleyen çocukta erlerin düşüncesi nerede? Nerede onun hayali? Nerede dosdoğru hakikat?
  • طفل راه را فکرت مردان کجاست  ** کو خیال او و کو تحقیق راست