- Bir hayli ağlayıp, tapı kılarak dışarı çıkınca başka bir hararetli ve has mürit, ardına düşüp ona yetişti.
- چون بسی بگریست خدمت کرد و رفت ** از پیش آمد مرید خاص تفت
- Dedi ki: Ey bulut gibi habersiz ağlayan, bakışı ile adamı adam eden şeyhin ağlamasına uyup hiçbir şeyden haberi olmaksızın ağlamaya koyulan! 1300
- گفت ای گریان چو ابر بیخبر ** بر وفاق گریهی شیخ نظر
- Ey vefalı mürit, Tanrı hakkı için, Tanrı hakkı için kendine gel. Gerçi taklitten de faydalanırsın ama,
- الله الله الله ای وافی مرید ** گر چه درتقلید هستی مستفید
- O padişahı ağlıyor gördüm de ben de onun gibi ağladım demek şartı ile. Çünkü bu söz münkirliktir.
- تا نگویی دیدم آن شه میگریست ** من چو او بگریستم که آن منکریست
- Bilgisizlik taklit ve zan ile dolu olan ağlayış, o inanılan kişinin ağlayışına benzemez.
- گریهی پر جهل و پر تقلید و ظن ** نیست همچون گریهی آن متمن
- Sen bu ağlayışı o ağlayışa kıyas etme. Bu ağlayıştan o ağlayışa uzun bir yol var.
- تو قیاس گریه بر گریه مساز ** هست زین گریه بدان راه دراز
- O ağlayış, tam otuz yıl savaştan sonra elde edilir. Akıl, o makama yaramaz. 1305
- هست آن از بعد سیساله جهاد ** عقل آنجا هیچ نتواند فتاد
- Akılla o makam arasında yüz konak var. Akıl, o durağı bilemez bilir sanma.
- هست زان سوی خرد صد مرحله ** عقل را واقف مدان زان قافله
- Onun ağlayışı, ne gamdandır, ne ferahtan. Güzelliğin ta kendisi olan ağlayışı ruh bilir.
- گریهی او نه از غمست و نه از فرح ** روح داند گریهی عین الملح
- Onun ağlayışı da o yandandır, gülüşü de. Aklın vehmettiği şeylerden dışarıdır o.
- گریهی او خندهی او آن سریست ** زانچ وهم عقل باشد آن بریست