English    Türkçe    فارسی   

5
1299-1308

  • Bir hayli ağlayıp, tapı kılarak dışarı çıkınca başka bir hararetli ve has mürit, ardına düşüp ona yetişti.
  • چون بسی بگریست خدمت کرد و رفت  ** از پیش آمد مرید خاص تفت 
  • Dedi ki: Ey bulut gibi habersiz ağlayan, bakışı ile adamı adam eden şeyhin ağlamasına uyup hiçbir şeyden haberi olmaksızın ağlamaya koyulan! 1300
  • گفت ای گریان چو ابر بی‌خبر  ** بر وفاق گریه‌ی شیخ نظر 
  • Ey vefalı mürit, Tanrı hakkı için, Tanrı hakkı için kendine gel. Gerçi taklitten de faydalanırsın ama,
  • الله الله الله ای وافی مرید  ** گر چه درتقلید هستی مستفید 
  • O padişahı ağlıyor gördüm de ben de onun gibi ağladım demek şartı ile. Çünkü bu söz münkirliktir.
  • تا نگویی دیدم آن شه می‌گریست  ** من چو او بگریستم که آن منکریست 
  • Bilgisizlik taklit ve zan ile dolu olan ağlayış, o inanılan kişinin ağlayışına benzemez.
  • گریه‌ی پر جهل و پر تقلید و ظن  ** نیست هم‌چون گریه‌ی آن متمن 
  • Sen bu ağlayışı o ağlayışa kıyas etme. Bu ağlayıştan o ağlayışa uzun bir yol var.
  • تو قیاس گریه بر گریه مساز  ** هست زین گریه بدان راه دراز 
  • O ağlayış, tam otuz yıl savaştan sonra elde edilir. Akıl, o makama yaramaz. 1305
  • هست آن از بعد سی‌ساله جهاد  ** عقل آنجا هیچ نتواند فتاد 
  • Akılla o makam arasında yüz konak var. Akıl, o durağı bilemez bilir sanma.
  • هست زان سوی خرد صد مرحله  ** عقل را واقف مدان زان قافله 
  • Onun ağlayışı, ne gamdandır, ne ferahtan. Güzelliğin ta kendisi olan ağlayışı ruh bilir.
  • گریه‌ی او نه از غمست و نه از فرح  ** روح داند گریه‌ی عین الملح 
  • Onun ağlayışı da o yandandır, gülüşü de. Aklın vehmettiği şeylerden dışarıdır o.
  • گریه‌ی او خنده‌ی او آن سریست  ** زانچ وهم عقل باشد آن بریست