English    Türkçe    فارسی   

5
1302-1311

  • O padişahı ağlıyor gördüm de ben de onun gibi ağladım demek şartı ile. Çünkü bu söz münkirliktir.
  • تا نگویی دیدم آن شه می‌گریست  ** من چو او بگریستم که آن منکریست 
  • Bilgisizlik taklit ve zan ile dolu olan ağlayış, o inanılan kişinin ağlayışına benzemez.
  • گریه‌ی پر جهل و پر تقلید و ظن  ** نیست هم‌چون گریه‌ی آن متمن 
  • Sen bu ağlayışı o ağlayışa kıyas etme. Bu ağlayıştan o ağlayışa uzun bir yol var.
  • تو قیاس گریه بر گریه مساز  ** هست زین گریه بدان راه دراز 
  • O ağlayış, tam otuz yıl savaştan sonra elde edilir. Akıl, o makama yaramaz. 1305
  • هست آن از بعد سی‌ساله جهاد  ** عقل آنجا هیچ نتواند فتاد 
  • Akılla o makam arasında yüz konak var. Akıl, o durağı bilemez bilir sanma.
  • هست زان سوی خرد صد مرحله  ** عقل را واقف مدان زان قافله 
  • Onun ağlayışı, ne gamdandır, ne ferahtan. Güzelliğin ta kendisi olan ağlayışı ruh bilir.
  • گریه‌ی او نه از غمست و نه از فرح  ** روح داند گریه‌ی عین الملح 
  • Onun ağlayışı da o yandandır, gülüşü de. Aklın vehmettiği şeylerden dışarıdır o.
  • گریه‌ی او خنده‌ی او آن سریست  ** زانچ وهم عقل باشد آن بریست 
  • Onun gözyaşı, gözüne benzer. Görmeyen göz nasıl olur da gören göze benzer.
  • آب دیده‌ی او چو دیده‌ی او بود  ** دیده‌ی نادیده دیده کی شود 
  • Onun gördüğünü ellemeye imkan yoktur, ne akıl kıyası ile bilinir, ne duygu yolu ile! 1310
  • آنچ او بیند نتان کردن مساس  ** نه از قیاس عقل و نه از راه حواس 
  • Gece, ta uzaktan nuru gördü mü kaçar. Şu halde gece karanlığı, nurun halini nasıl bilir?
  • شب گریزد چونک نور آید ز دور  ** پس چه داند ظلمت شب حال نور