- Sen bu ağlayışı o ağlayışa kıyas etme. Bu ağlayıştan o ağlayışa uzun bir yol var.
- تو قیاس گریه بر گریه مساز  ** هست زین گریه بدان راه دراز 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - O ağlayış, tam otuz yıl savaştan sonra elde edilir. Akıl, o makama yaramaz.    1305
- هست آن از بعد سیساله جهاد  ** عقل آنجا هیچ نتواند فتاد 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Akılla o makam arasında yüz konak var. Akıl, o durağı bilemez bilir sanma.
- هست زان سوی خرد صد مرحله  ** عقل را واقف مدان زان قافله 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Onun ağlayışı, ne gamdandır, ne ferahtan. Güzelliğin ta kendisi olan ağlayışı ruh bilir.
- گریهی او نه از غمست و نه از فرح  ** روح داند گریهی عین الملح 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Onun ağlayışı da o yandandır, gülüşü de. Aklın vehmettiği şeylerden dışarıdır o.
- گریهی او خندهی او آن سریست  ** زانچ وهم عقل باشد آن بریست 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Onun gözyaşı, gözüne benzer. Görmeyen göz nasıl olur da gören göze benzer. 
- آب دیدهی او چو دیدهی او بود  ** دیدهی نادیده دیده کی شود 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Onun gördüğünü ellemeye imkan yoktur, ne akıl kıyası ile bilinir, ne duygu yolu ile!   1310
- آنچ او بیند نتان کردن مساس  ** نه از قیاس عقل و نه از راه حواس 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Gece, ta uzaktan nuru gördü mü kaçar. Şu halde gece karanlığı, nurun halini nasıl bilir? 
- شب گریزد چونک نور آید ز دور  ** پس چه داند ظلمت شب حال نور 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Sinek, rüzgardan kaçar. Artık nasıl olur da rüzgarların zevkini tadabilir?
- پشه بگریزد ز باد با دها  ** پس چه داند پشه ذوق بادها 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Önü olmayan geldi mi sonradan olan, abes olur. Şu halde önü olmayan, sonradan olanı nereden bilecek?
- چون قدیم آید حدث گردد عبث  ** پس کجا داند قدیمی را حدث