- Onun gördüğünü ellemeye imkan yoktur, ne akıl kıyası ile bilinir, ne duygu yolu ile! 1310
- آنچ او بیند نتان کردن مساس ** نه از قیاس عقل و نه از راه حواس
- Gece, ta uzaktan nuru gördü mü kaçar. Şu halde gece karanlığı, nurun halini nasıl bilir?
- شب گریزد چونک نور آید ز دور ** پس چه داند ظلمت شب حال نور
- Sinek, rüzgardan kaçar. Artık nasıl olur da rüzgarların zevkini tadabilir?
- پشه بگریزد ز باد با دها ** پس چه داند پشه ذوق بادها
- Önü olmayan geldi mi sonradan olan, abes olur. Şu halde önü olmayan, sonradan olanı nereden bilecek?
- چون قدیم آید حدث گردد عبث ** پس کجا داند قدیمی را حدث
- Önü olmayan sonradan olan şeye aksetti mi onu hayran eder. Onu yok etti mi de kendi rengine boyar.
- بر حدث چون زد قدم دنگش کند ** چونک کردش نیست همرنگش کند
- Dilersen yüzlerce benzerini bulabilirsin. Fakat benim için lüzum yok o yoksul: 1315
- گر بخواهی تو بیایی صد نظیر ** لیک من پروا ندارم ای فقیر
- Bu “Elif lâm mim ve Hâ mim” bu harfler tıpkı Musa’nın asasına benzer.
- این الم و حم این حروف ** چون عصای موسی آمد در وقوف
- Harfler de görünüşte bu harflere benzerler. Fakat bunların vasıflarından değillerdir.
- حرفها ماند بدین حرف از برون ** لیک باشد در صفات این زبون
- Sınama sözünden eline bir sopa alan kişinin sopası, bir iş başarma da hiç Musa’nın sopasına döner mi?
- هر که گیرد او عصایی ز امتحان ** کی بود چون آن عصا وقت بیان
- Bu nefes, İsa’nın nefesidir, öyle her yelden, her üfürükten meydana gelme nefes değil ki ferahtan, yahut gamdan meydana gelsin.
- عیسویست این دم نه هر باد و دمی ** که برآید از فرح یا از غمی