- Nalbantlara illeti nedir, neden zayıflamakta diye gösterdiyse de,
- نعلبندان را نمود آن خر که چیست ** علت او که نتیجهش لاغریست
- Onda hiçbir illet görünmedi, kimse bunun iç yüzünü haber veremedi. 1340
- هیچ علت اندرو ظاهر نشد ** هیچ کس از سر او مخبر نشد
- Kadın bu işin aslını adamakıllı araştırmaya başladı. Her an eşeğin haline dikkat etmekte, neden böyle zayıfladığını bulmaya çalışmaktaydı.
- در تفحص اندر افتاد او به جد ** شد تفحص را دمادم مستعد
- İnsanın adamakıllı çalışmaya kul olması gerekir. Çünkü her şeyi iyice arayan nihayet bulur.
- جد را باید که جان بنده بود ** زانک جد جوینده یابنده بود
- Eşeğin haline dikkat edip dururken bir de ne görsün? O halayık eşeğin altına yatmıyor mu?
- چون تفحص کرد از حال اشک ** دید خفته زیر خر آن نرگسک
- Bunu kapının yarığından gördü bu hale pek şaştı.
- از شکاف در بدید آن حال را ** بس عجب آمد از آن آن زال را
- Eşek, erkekler kadınlara nasıl yakınlaşırsa aynen onun gibi halayığa yakınlaşmış, işini becermekteydi. 1345
- خر همیگاید کنیزک را چنان ** که به عقل و رسم مردان با زنان
- Kadın hasede düştü. Dedi ki, bu eşek, benim eşeğim, nasıl olur bu iş? Bu işin bana olması lazım ben işe daha ehlim.
- در حسد شد گفت چون این ممکنست ** پس نم اولیتر که خر ملک منست
- Eşek işi öğrenmiş, alışmış. Adeta sofra yayılmış, mum da yanmış.
- خر مهذب گشته و آموخته ** خوان نهادست و چراغ افروخته
- Görmemezlikten gelip ahırın kapısını vurdu. A kız ne vakte dek ahırı süpürüp duracaksın? dedi.
- کرد نادیده و در خانه بکوفت ** کای کنیزک چند خواهی خانه روفت