- Hasılı halayıkcağız kapının yarığından, hanımının eşeğin altında can verdiğini görünce,
- پس کنیزک آمد از اشکاف در ** دید خاتون را به مرده زیر خر
- Dedi ki: A ahmak kadın, bu iş nedir? Sana ustan bir şey gösterdiyse,
- گفت ای خاتون احمق این چه بود ** گر ترا استاد خود نقشی نمود
- Yalnız görünüşe kapıldın. Halbuki iç yüzü senden gizliydi. Usta olmadan dükkan açtın.
- ظاهرش دیدی سرش از تو نهان ** اوستا ناگشته بگشادی دکان
- Bal gibi, paluze gibi olan o aleti gördün,âlâ. Fakat a haris neden kabağı görmedin? 1420
- کیر دیدی همچو شهد و چون خبیص ** آن کدو را چون ندیدی ای حریص
- Yoksa eşeğin askına o kadar mi dalmıştın ki gözüne kabak görünmedi?
- یا چون مستغرق شدی در عشق خر ** آن کدو پنهان بماندت از نظر
- Ustadan sanatın dış yüzünü gördün sevine, sevine ustalığa kalkıştın.
- ظاهر صنعت بدیدی زوستاد ** اوستادی برگرفتی شاد شاد
- Nice riyacı ve işten haberi olmayan ahmak kişiler vardır ki erlerin yolundan göre, göre ancak sof kumaş görmüştür.
- ای بسا زراق گول بیوقوف ** از ره مردان ندیده غیر صوف
- Nice boş boğazlar vardır ki azıcık bir hüner elde etmişler, padişahlardan laftan başka bir şey öğrenmemişlerdir.
- ای بسا شوخان ز اندک احتراف ** از شهان ناموخته جز گفت و لاف
- Her biri Musa’yım diye eline bir sopa almış, her biri, İsa’yım diye ahmaklara üfürmeye kalkışmıştır. 1425
- هر یکی در کف عصا که موسیام ** میدمد بر ابلهان که عیسیام
- Bir gün doğruların doğruluğu, senden mihenk taşını isteyecektir. Eyvah o günden!
- آه از آن روزی که صدق صادقان ** باز خواهد از تو سنگ امتحان