English    Türkçe    فارسی   

5
1451-1460

  • Dedi ki: Yarabbi, bu müşkül is, bu dedikodu nedir? Çilemde şaşırdım seni zikretmeden kaldım.
  • گفت یا رب زین شکال و گفت و گو  ** در چله وا مانده‌ام از ذکر تو 
  • Kanadımı aç da uçayım, zikir bahçesine ve elmalıklarına gideyim.
  • پر من بگشای تا پران شوم  ** در حدیقه‌ی ذکر و سیبستان شوم 
  • Hatiften derhal ses geldi: Bu, bil ki bilgisizlerin lafına benzer.
  • آمدش آواز هاتف در زمان  ** که آن مثالی دان ز لاف جاهلان 
  • Örtüden, perdeden dışarı çıkmamış, gözü bağlı. Fakat yine de beyhude yere söylenip durur.
  • کز حجاب و پرده بیرون نامده  ** چشم بسته بیهده گویان شده 
  • Ana karnında köpek enciğinin havlaması beyhudedir. Ne ava yarar, ne gece bekçiliğine. 1455
  • بانگ سگ اندر شکم باشد زیان  ** نه شکارانگیز و نه شب پاسبان 
  • Kurt görmemiş ki onu kovsun. Hırsız gelmemiş ki onu kovalasın.
  • گرگ نادیده که منع او بود  ** دزد نادیده که دفع او شود 
  • Harislikten ve baş olma sevdasından bakışı görgüsüzdü, fakat laf söylemede atılgan.
  • از حریصی وز هوای سروری  ** در نظر کند و بلافیدن جری 
  • Müşteri bulma havasına kapılmış, hararetli bir halde, fakat gözü kapalı olarak işe girişmiş.
  • از هوای مشتری و گرم‌دار  ** بی بصیرت پا نهاده در فشار 
  • Ayı görmeden nişaneleri söylemede, köylüyü bu suretle aykırı bir anlayışa sürmede.
  • ماه نادیده نشانها می‌دهد  ** روستایی را بدان کژ می‌نهد 
  • Müşteri bulmak için, mevki kazanmak için ayı görmediği halde ondan yüzlerce nişane vermede. 1460
  • از برای مشتری در وصف ماه  ** صد نشان نادیده گوید بهر جاه