- Kanadımı aç da uçayım, zikir bahçesine ve elmalıklarına gideyim.
- پر من بگشای تا پران شوم ** در حدیقهی ذکر و سیبستان شوم
- Hatiften derhal ses geldi: Bu, bil ki bilgisizlerin lafına benzer.
- آمدش آواز هاتف در زمان ** که آن مثالی دان ز لاف جاهلان
- Örtüden, perdeden dışarı çıkmamış, gözü bağlı. Fakat yine de beyhude yere söylenip durur.
- کز حجاب و پرده بیرون نامده ** چشم بسته بیهده گویان شده
- Ana karnında köpek enciğinin havlaması beyhudedir. Ne ava yarar, ne gece bekçiliğine. 1455
- بانگ سگ اندر شکم باشد زیان ** نه شکارانگیز و نه شب پاسبان
- Kurt görmemiş ki onu kovsun. Hırsız gelmemiş ki onu kovalasın.
- گرگ نادیده که منع او بود ** دزد نادیده که دفع او شود
- Harislikten ve baş olma sevdasından bakışı görgüsüzdü, fakat laf söylemede atılgan.
- از حریصی وز هوای سروری ** در نظر کند و بلافیدن جری
- Müşteri bulma havasına kapılmış, hararetli bir halde, fakat gözü kapalı olarak işe girişmiş.
- از هوای مشتری و گرمدار ** بی بصیرت پا نهاده در فشار
- Ayı görmeden nişaneleri söylemede, köylüyü bu suretle aykırı bir anlayışa sürmede.
- ماه نادیده نشانها میدهد ** روستایی را بدان کژ مینهد
- Müşteri bulmak için, mevki kazanmak için ayı görmediği halde ondan yüzlerce nişane vermede. 1460
- از برای مشتری در وصف ماه ** صد نشان نادیده گوید بهر جاه
- Kâr veren müşteri, tektir. Fakat onlar, bu müşteri hakkında şüphe ve zan içindedirler.
- مشتری کو سود دارد خود یکیست ** لیک ایشان را درو ریب و شکیست