- O, yiğit her zaman bütün oğullarına vasiyetlerde bulunur;
- بس وصیتها بگفتی هر زمان ** جمع فرزندان خود را آن جوان
- Tanrı hakkı için, Tanrı hakkı için benden sonra hırsınıza uyup yoksulların hakkını vermemezlikte bulunmayın. 1480
- الله الله قسم مسکین بعد من ** وا مگیریدش ز حرص خویشتن
- Bu onda birleri verin de Tanrı koruması ile mahsulünüz elinizde kalsın.
- تا بماند بر شما کشت و ثمار ** در پناه طاعت حق پایدار
- Tahmine şüpheye hacet yok, mahsulleri gayp âleminden veren de Tanrıdır, meyveleri veren de.
- دخلها و میوهها جمله ز غیب ** حق فرستادست بیتخمین و ریب
- Gelir zamanında harcedersen bu harcetmen, kar kazancıdır, kar edersin.
- در محل دخل اگر خرجی کنی ** درگه سودست سودی بر زنی
- Köylünün çoğu tarlasından elde ettiği tohumu yine eker.
- ترک اغلب دخل را در کشتزار ** باز کارد که ویست اصل ثمار
- Yediğinden fazlasını yine tohumluk yapar. Çünkü tekrar mahsul elde edeceğinden şüphe etmez. 1485
- بیشتر کارد خورد زان اندکی ** که ندارد در بروییدن شکی
- Tohumu, o yerden elde ettiği için yine o yere saçmaktan çekinmez.
- زان بیفشاند به کشتن ترک دست ** که آن غلهش هم زان زمین حاصل شدست
- Kunduracı da ekmeğinden arttırdığı parayla gön ve sahtiyan satın alır.
- کفشگر هم آنچ افزاید ز نان ** میخرد چرم و ادیم و سختیان
- Elime ne geçiyorsa bunlardan geçiyor. Kapalı rızkım bunlarla açılıyor der.
- که اصول دخلم اینها بودهاند ** هم ازینها میگشاید رزق بند