- Tanrı huzurunda elini başına vurursun. Bu el ve baş, bu çırpınış, rızkı onun verdiğine tanıktır.
- دست بر سر میزنی پیش اله ** دست و سر بر دادن رزقش گواه
- Bu suretle anlar bilirsin ki rızkın aslının aslı, odur. Rızık arayan da onu arar. 1495
- تا بدانی اصل اصل رزق اوست ** تا همو را جوید آنک رزقجوست
- Rızkı ondan ara, Zeyd’den, Amr’dan değil. Sarhoşluğu ondan iste esrardan, şaraptan değil.
- رزق از وی جو مجو از زید و عمرو ** مستی از وی جو مجو از بنگ و خمر
- Zenginliği defineden, hazineden, maldan mülkten değil, ondan dile. Yardımı amcadan, dayıdan değil ondan iste.
- توانگری زو خو نه از گنج و مال ** نصرت از وی خواه نه از عم و خال
- Çünkü sonunda bütün bunları bırakıp gideceksin. Kendine gel de o zaman kimi çağırıyor, kimden imdat istiyordun, bir düşün!
- عاقبت زینها بخواهی ماندن ** هین کرا خواهی در آن دم خواندن
- Şimdi de onu çağır, ondan başkalarını bırak. bırak da cihan mülküne varis ol.
- این دم او را خوان و باقی را بمان ** تا تو باشی وارث ملک جهان
- Bir zaman gelecek ki “adam, kardeşinden kaçacak”, oğul babasından ürkecek. 1500
- چون یفر المرء آید من اخیه ** یهرب المولود یوما من ابیه
- O anda her dost, düşman kesilecek. Çünkü onlar, senin putundu, yoluna mani oluyordu.
- زان شود هر دوست آن ساعت عدو ** که بت تو بود و از ره مانع او
- Yüzünü nakkaştan çevirmiştin ve nakşa tutmuştun. Çünkü gönlün, o suretle hoşlanıyor, o nakışla avunuyordu.
- روی از نقاش رو میتافتی ** چون ز نقشی انس دل مییافتی
- Şimdi de dostların seninle zıt olurlar, senden yüz çevirip sana düşmanlığa kalkışırlarsa,
- این دم ار یارانت با تو ضد شوند ** وز تو برگردند و در خصمی روند