- Yeryüzü titredi, ağlamaya, yalvarmaya, gözyaşları dökmeye başladı.
- خاک لرزید و درآمد در گریز ** گشت او لابهکنان و اشکریز
- Gönlü yanarak yalvardı, kanlı gözyaşı dökerek ant verdi, dedi ki:
- سینه سوزان لابه کرد و اجتهاد ** با سرشک پر ز خون سوگند داد
- Lütuf sahibi eşsiz Tanrı hakkı için ki seni, Arsı taşıyan ulu melekler arasına kattı. 1585
- که به یزدان لطیف بیندید ** که بکردت حامل عرش مجید
- Aleme Rızk veren kilelerin memurusun, lütuf ve ihsan susuzlarına avuç,avuç su verirsin.
- کیل ارزاق جهان را مشرفی ** تشنگان فضل را تو مغرفی
- Çünkü Mikail sözü kileden üremedir. Mikail fizik veren kilecidir.
- زانک میکائیل از کیل اشتقاق ** دارد و کیال شد در ارتزاق
- Bana aman ver, azat et beni. Bak kanlı gözyaşlarına bulandım da seninle öyle konuşuyorum.
- که امانم ده مرا آزاد کن ** بین که خونآلود میگویم سخن
- Melek, Tanrı merhametinin madenidir. Dedi ki: Şimdi ben şu yaranın üstüne nasıl tuz ekeyim?
- معدن رحم اله آمد ملک ** گفت چون ریزم بر آن ریش این نمک
- Nitekim Şeytan da kahır madenidir. Adem oğullarından bu yüzden feryat eder. 1590
- همچنانک معدن قهرست دیو ** که برآورد از نبی آدم غریو
- Yiğidim, merhamet, gazaptan fazladır, gazaba üstündür. Tanrı sıfatlarından lütuf, kahrın üstündedir.
- سبق رحمت بر غضب هست ای فتا ** لطف غالب بود در وصف خدا
- Kullar da onun huyundadır, tulumlar onun suyu ile doludur.
- بندگان دارند لابد خوی او ** مشکهاشان پر ز آب جوی او