English    Türkçe    فارسی   

5
1602-1611

  • Bu suretle de defeden olmaz, bela gelip çatar. Çünkü sızlanma şefaatçısı bulunmaz.
  • تا فرو آید بلا بی‌دافعی  ** چون نباشد از تضرع شافعی 
  • Birisini beladan kurtarmak istersen gönlüne sızlanmayı getirirsin.
  • وانک خواهی کز بلااش وا خری  ** جان او را در تضرع آوری 
  • Kuran’da şiddetli azaba uğrayan ümmetler hakkında dedin ki:
  • گفته‌ای اندر نبی که آن امتان  ** که بریشان آمد آن قهر گران 
  • O anda ağlayıp sızlanmadılar ki bela onlardan dönüp savuşsun. 1605
  • چون تضرع می‌نکردند آن نفس  ** تا بلا زیشان بگشتی باز پس 
  • Gönülleri katı olduğundan suçları kendilerine ibadet görünüyordu.
  • لیک دلهاشان چون قاسی گشته بود  ** آن گنههاشان عبادت می‌نمود 
  • İnatçı kendisini suçlu bilmedikçe nasıl olur da gözleri yaşarır ağlar?
  • تا نداند خویش را مجرم عنید  ** آب از چشمش کجا داند دوید 
  • Ağlayıp sızlamanın, gökyüzünden gelen belayı defettiğine Yunus aleyhisselam'ın hikayesi deleldir. Ulu Tanrı,dilediği gibi iş görür, şu halde sızlanma ve onu ululama, insana fayda verir. Filozoflarsa Tanrı, tabiata ve sebebe göre işi görür, dilediği gibi değil. Onun için de sızlanış, tabiatı değiştiremez derler.
  • قصه‌ی قوم یونس علیه‌السلام بیان و برهان آنست کی تضرع و زاری دافع بلای آسمانیست و حق تعالی فاعل مختارست پس تضرع و تعظیم پیش او مفید باشد و فلاسفه گویند فاعل به طبع است و بعلت نه مختار پر تضرع طبع را نگرداند 
  • Yunus peygamberin kavmine bela gelip çattı. Gökten ateş dolu bir bulut ayrıldı.
  • قوم یونس را چو پیدا شد بلا  ** ابر پر آتش جدا شد از سما 
  • Yıldırımlar saçıyor, taşları yakıyordu. Gök gürlemekte, benizleri sarartmaktaydı.
  • برق می‌انداخت می‌سوزید سنگ  ** ابر می‌غرید رخ می‌ریخت رنگ 
  • Onların hepsi damlardaydı. Vakit geceydi. Gökyüzünden gelen bu bela, gece vakti gelip çatmıştı. 1610
  • جملگان بر بامها بودند شب  ** که پدید آمد ز بالا آن کرب 
  • Hepsi damlardan aşağı indi. Başlarını açıp ovanın yolunu tuttular.
  • جملگان از بامها زیر آمدند  ** سر برهنه جانب صحرا شدند