- O dört ırmaktan şu kara toprağa bir yudumcuk serptiler de bir fitnedir kopardılar.
- جرعهای بر خاک تیره ریختند ** زان چهار و فتنهای انگیختند
- Bu suretle aşağılık kişiler, onların aslını arasınlar, bunu dilediler. Fakat adam olmayanlar bunlara kani olup gittiler.
- تا بجویند اصل آن را این خسان ** خود برین قانع شدند این ناکسان
- Tanrı çocukları beslemek, yetiştirmek için sütü verdi, her kadının göğsünü bu süt ırmağına kaynak yaptı.
- شیر داد و پرورش اطفال را ** چشمه کرده سینهی هر زال را
- Şarap ırmağını, gamı defetmek, düşünceyi gidermek ve insana kuvvet ve cesaret vermek için üzümden akıttı. 1635
- خمر دفع غصه و اندیشه را ** چشمه کرده از عنب در اجترا
- Bal ırmağına da arının için kaynak etti, o ırmağı bedendeki hastalıkları gidermek için akıttı.
- انگبین داروی تن رنجور را ** چشمه کرده باطن زنبور را
- Suyu da temizlenmek ve içip kanmak için herkese ihsan etti.
- آب دادی عام اصل و فرع را ** از برای طهر و بهر کرع را
- Bu suretle de bunları görüp asıllarını izlemeni diledi. Fakat ey herzevekil, sen bunlara kani oluverdin.
- تا ازینها پی بری سوی اصول ** تو برین قانع شدی ای بوالفضول
- Şimdi toprağın başından geçenleri dinle. Bak, o kudret sahibi İsrafil’e ne efsunlar okuyor.
- بشنو اکنون ماجرای خاک را ** که چه میگوید فسون محراک را
- İsrafil’e karşı suratını ekşitti, yüzlerce şekilde yalvarıp yakardı. 1640
- پیش اسرافیلگشته او عبوس ** میکند صد گونه شکل و چاپلوس
- Ululuk ıssı pak Tanrı hakkı için dedi, bana bu kahrı helal görme.
- که بحق ذات پاک ذوالجلال ** که مدار این قهر را بر من حلال