- “Ey has kul, ey arşı taşıyan, ey arşta da, ferste de emrine itaat edilen!
- کای غلام خاص و ای حمال عرش ** ای مطاع الامر اندر عرش و فرش
- Tek ve merhametli Tanrı’nın rahmeti hakkı için git. Sana lütuflarda bulunan Tanrı hakkı için git.
- رو به حق رحمت رحمن فرد ** رو به حق آنک با تو لطف کرد
- Kendisinden başka tapılan bulunmayan, huzurunda kimsenin ağlayıp sızlanması ret edilmeyen padişah hakkı için” dedi. 1655
- حق شاهی که جز او معبود نیست ** پیش او زاری کس مردود نیست
- Fakat Azrail dedi ki: Bu afsunla gizli, aşikar buyruk sahibi olandan yüz çevirmem ben.
- گفت نتوانم بدین افسون که من ** رو بتابم ز آمر سر و علن
- Toprak, O, ilim sahibi olmayı da emretti. İkisi de emir. Bilgi yolu ile lütfet de halim ol, o emri tut dedi ama,
- گفت آخر امر فرمود او به حلم ** هر دو امرند آن بگیر از راه علم
- Azrail, O, ya tevildir, ya kıyas. Apaçık emirde öyle tevile, kıyasa az uy.
- گفت آن تاویل باشد یا قیاس ** در صریح امر کم جو التباس
- Kendi düşünceni tevil etsen daha iyi. Başka hiçbir emre benzemeyen bu açık emri tevil etmekten daha yeğ.
- فکر خود را گر کنی تاویل به ** که کنی تاویل این نامشتبه
- Yalvarmana içim yanıp durmada. Acı gözyaşlarından gönlüm kanla doldu. 1660
- دل همیسوزد مرا بر لابهات ** سینهام پر خون شد از شورابهات
- Merhametsiz değilim, hatta o üç temiz melekten daha merhametliyim ben, senin derdinle dertleniyorum.
- نیستم بیرحم بل زان هر سه پاک ** رحم بیشستم ز درد دردناک
- Ben bir yetime tokat atsam, halim bir adam da ona tatlı bir şey verse,
- گر طبانجه میزنم من بر یتیم ** ور دهد حلوا به دستش آن حلیم