- Onun kahrında lütuflar gizlidir; onun uğrunda can vermek, adamın canına canlar katar.
- لطفهای مضمر اندر قهر او ** جان سپردن جان فزاید بهر او
- Kendine gel de kötü zannı ve azgınlığı bırak. Madem ki Tanrı gel diyor, başını ayak yap da koş.
- هین رها کن بدگمانی و ضلال ** سر قدم کن چونک فرمودت تعال
- Onun gel demesi, insana yücelikler verir; sarhoşluklar, eşler, yaygılar bağışlar. 1670
- آن تعال او تعالیها دهد ** مستی و جفت و نهالیها دهد
- Ben o yüce emri hiç, ama hiçbir suretle tevil edemem.
- باری آن امر سنی را هیچ هیچ ** من نیارم کرد وهن و پیچ پیچ
- Dertli toprak bütün bunları duydu. Fakat o kötü zan, kulağına küpe olmuştu, ondan vazgeçmedi.
- این همه بشنید آن خاک نژند ** زان گمان بد بدش در گوش بند
- Aşağılık toprak tekrar başka bir çeşit yalvarmaya, sarhoş gibi secde etmeye başladı.
- باز از نوعی دگر آن خاک پست ** لابه و سجده همیکرد او چو مست
- Azrail dedi ki: Yeter, artık bundan fazlası yok. Hem benden sana ziyan da gelmez. Ben, istersen sana başımı, canımı rehin vereyim.
- گفت نه برخیز نبود زین زیان ** من سر و جان مینهم رهن و ضمان
- Yalvarmayı düşünme, Artık o merhamet ve adalet sahibi padişahtan başkasına yalvarma da. 1675
- لابه مندیش و مکن لابه دگر ** جز بدان شاه رحیم دادگر
- Ben emir kuluyum, emri terk edemem. Onun emri, denizden toz koparır.
- بنده فرمانم نیارم ترک کرد ** امر او کز بحر انگیزید گرد
- O kulağı, gözü, başı, yaratan Tanrı’nın emrinden başka kendiliğimden ne bir hayır dilerim, ne bir şer.
- جز از آن خلاق گوش و چشم و سر ** نشنوم از جان خود هم خیر و شر