English    Türkçe    فارسی   

5
1669-1678

  • Kendine gel de kötü zannı ve azgınlığı bırak. Madem ki Tanrı gel diyor, başını ayak yap da koş.
  • هین رها کن بدگمانی و ضلال  ** سر قدم کن چونک فرمودت تعال 
  • Onun gel demesi, insana yücelikler verir; sarhoşluklar, eşler, yaygılar bağışlar. 1670
  • آن تعال او تعالیها دهد  ** مستی و جفت و نهالیها دهد 
  • Ben o yüce emri hiç, ama hiçbir suretle tevil edemem.
  • باری آن امر سنی را هیچ هیچ  ** من نیارم کرد وهن و پیچ پیچ 
  • Dertli toprak bütün bunları duydu. Fakat o kötü zan, kulağına küpe olmuştu, ondan vazgeçmedi.
  • این همه بشنید آن خاک نژند  ** زان گمان بد بدش در گوش بند 
  • Aşağılık toprak tekrar başka bir çeşit yalvarmaya, sarhoş gibi secde etmeye başladı.
  • باز از نوعی دگر آن خاک پست  ** لابه و سجده همی‌کرد او چو مست 
  • Azrail dedi ki: Yeter, artık bundan fazlası yok. Hem benden sana ziyan da gelmez. Ben, istersen sana başımı, canımı rehin vereyim.
  • گفت نه برخیز نبود زین زیان  ** من سر و جان می‌نهم رهن و ضمان 
  • Yalvarmayı düşünme, Artık o merhamet ve adalet sahibi padişahtan başkasına yalvarma da. 1675
  • لابه مندیش و مکن لابه دگر  ** جز بدان شاه رحیم دادگر 
  • Ben emir kuluyum, emri terk edemem. Onun emri, denizden toz koparır.
  • بنده فرمانم نیارم ترک کرد  ** امر او کز بحر انگیزید گرد 
  • O kulağı, gözü, başı, yaratan Tanrı’nın emrinden başka kendiliğimden ne bir hayır dilerim, ne bir şer.
  • جز از آن خلاق گوش و چشم و سر  ** نشنوم از جان خود هم خیر و شر 
  • Kulağım onun sözünden başka söze sağır. O, bana tatlı canımdan da değerli.
  • گوش من از گفت غیر او کرست  ** او مرا از جان شیرین جان‌ترست