- Her aç nihayet bir yiyecek bulur. Devlet güneşi elbette ona vurur. 1755
- هر گرسنه عاقبت قوتی بیافت ** آفتاب دولتی بر وی بتافت
- Himmet sahibi misafir, az yemek yerse sofra sahibi, ona daha güzel yemek getirir.
- ضیف با همت چو ز آشی کم خورد ** صاحب خوان آش بهتر آورد
- Yalnız yoksul ve nekes olan sofra sahibi başka, ona söz yok. Kerem sahibi Rızk vericiye kötü zanda bulunma.
- جز که صاحب خوان درویشی لیم ** ظن بد کم بر به رزاق کریم
- Ey dayanılan, güvenilen er, bir dağ gibi başını kaldır da günesin ilk ışığı sana vursun.
- سر برآور همچو کوهی ای سند ** تا نخستین نور خور بر تو زند
- Baksana o oturaklı yüce dağın tepesi de seher güneşini bekleyip durmada.
- که آن سر کوه بلند مستقر ** هست خورشید سحر را منتظر
- Ne hoştu bu dünya, ölüm olmasaydı: ne hoştu dünya mülk, zevali gelmeseydi diyen ve bu çeşit abes sözler söyleyen gafil kişiye cevap
- جواب آن مغفل کی گفته است کی خوش بودی این جهان اگر مرگ نبودی وخوش بودی ملک دنیا اگر زوالش نبودی و علی هذه الوتیرة من الفشارات
- Biri ne hoştu dünya, ortada eteğimizi çeken ölüm olmasaydı demedeydi. 1760
- آن یکی میگفت خوش بودی جهان ** گر نبودی پای مرگ اندر میان
- Bir başka biri de dedi ki: Ölüm olmasaydı ıstıraplarla dolu olan bu dünya hiçbir şeye yaramazdı.
- آن دگر گفت ار نبودی مرگ هیچ ** که نیرزیدی جهان پیچپیچ
- Ovaya yığılmış, dövülmeden öylece bırakılmış bir harmana benzerdi.
- خرمنی بودی به دشت افراشته ** مهمل و ناکوفته بگذاشته
- Halbuki sen asil ölümü dirilik sandın, tohumu çorak yere ektin.
- مرگ را تو زندگی پنداشتی ** تخم را در شوره خاکی کاشتی
- Yalancı akıl, her şeyi aksi görür, diriliği de ölüm sanır a ahmak!
- عقل کاذب هست خود معکوسبین ** زندگی را مرگ بیند ای غبین