- Baksana o oturaklı yüce dağın tepesi de seher güneşini bekleyip durmada.
- که آن سر کوه بلند مستقر ** هست خورشید سحر را منتظر
- Ne hoştu bu dünya, ölüm olmasaydı: ne hoştu dünya mülk, zevali gelmeseydi diyen ve bu çeşit abes sözler söyleyen gafil kişiye cevap
- جواب آن مغفل کی گفته است کی خوش بودی این جهان اگر مرگ نبودی وخوش بودی ملک دنیا اگر زوالش نبودی و علی هذه الوتیرة من الفشارات
- Biri ne hoştu dünya, ortada eteğimizi çeken ölüm olmasaydı demedeydi. 1760
- آن یکی میگفت خوش بودی جهان ** گر نبودی پای مرگ اندر میان
- Bir başka biri de dedi ki: Ölüm olmasaydı ıstıraplarla dolu olan bu dünya hiçbir şeye yaramazdı.
- آن دگر گفت ار نبودی مرگ هیچ ** که نیرزیدی جهان پیچپیچ
- Ovaya yığılmış, dövülmeden öylece bırakılmış bir harmana benzerdi.
- خرمنی بودی به دشت افراشته ** مهمل و ناکوفته بگذاشته
- Halbuki sen asil ölümü dirilik sandın, tohumu çorak yere ektin.
- مرگ را تو زندگی پنداشتی ** تخم را در شوره خاکی کاشتی
- Yalancı akıl, her şeyi aksi görür, diriliği de ölüm sanır a ahmak!
- عقل کاذب هست خود معکوسبین ** زندگی را مرگ بیند ای غبین
- Ey Tanrı, sen bize her şeyi, o hile yurdunda nasılsa öylece göster. 1765
- ای خدا بنمای تو هر چیز را ** آنچنان که هست در خدعهسرا
- Hiçbir ölü, öldüğüne hayıflanmaz, azığın azlığına hayıflanır.
- هیچ مرده نیست پر حسرت ز مرگ ** حسرتش آنست کش کم بود برگ
- Yoksa ölen, bir kuyudan ovaya, devlete, yaşayışa ve genişliğe çıkar.
- ورنه از چاهی به صحرا اوفتاد ** در میان دولت و عیش و گشاد
- Bu yas konağından, şu daracık deve yatağından geniş bir ovaya göçer.
- زین مقام ماتم و ننگین مناخ ** نقل افتادش به صحرای فراخ