English    Türkçe    فارسی   

5
1795-1804

  • Bu iki mahşeri hulâsa etmeden maksadım bir kısastır, inananların bundan hisse almasıdır. 1795
  • مخلصم زین هر دو محشر قصه‌ایست  ** مومنان را در بیانش حصه‌ایست
  • Kıyamet gününün güneşi doğdu mu çirkin, güzel herkes yerden derhal kalkar.
  • چون بر آید آفتاب رستخیز  ** بر جهند از خاک زشت و خوب تیز 
  • Herkes kaza ve kader divanına koşar, geçer para da potaya girer, kalp para da.
  • سوی دیوان قضا پویان شوند  ** نقد نیک و بد به کوره می‌روند 
  • Geçer para neşelenerek, nazlana,nazlana kalp para, yanıp eriyerek.
  • نقد نیکو شادمان و ناز ناز  ** نقد قلب اندر زحیر و در گداز 
  • Anbean sınamalar gelmede, bedende gönül sırları görünmede.
  • لحظه لحظه امتحانها می‌رسد  ** سر دلها می‌نماید در جسد 
  • Kandil nasıl suyla yağla görünür, aydınlanıp meydana çıkarsa, yahut toprak, nasıl mahsul verir, sırlarını meydana korsa öyle. 1800
  • چون ز قندیل آب و روغن گشته فاش  ** یا چو خاکی که بروید سرهاش 
  • Baharın eli, soğanı, safranı, haşhaşı çıkarır, kışın sırrını nasıl meydana korsa öyle.
  • از پیاز و گندنا و کوکنار  ** سر دی پیدا کند دست بهار 
  • Biri “Biz Tanrıdan çekinenleriz” diye yemyeşil, öbürü menekşe gibi başı aşağıda. Tehlikeye uğrama korkusu, gönle yerleşmiş, bu yüzden kaynaklat kaynama da, on tane dere olmada.
  • آن یکی سرسبز نحن المتقون  ** وآن دگر هم‌چون بنفشه سرنگون 
  • Tehlikeye uğrama korkusu, gönle yerleşmiş, bu yüzden kaynaklat kaynama da, on tane dere olmada.
  • چشمها بیرون جهید از خطر  ** گشته ده چشمه ز بیم مستقر 
  • Gözler, defterler sol yandan gelmesin diye açılmış, bekleyip durmada.
  • باز مانده دیده‌ها در انتظار  ** تا که نامه ناید از سوی یسار