- Hileleri, hırsızlıkları, Firavunlar gibi ben, biz demeleri, defteri kaplamış.
- آن دغلکاری و دزدیهای او ** و آن چو فرعونان انا و انای او
- O kötü amelli kul, defterini okudu mu analar ki zindandan başka göçecek yer yok. 1810
- چون بخواند نامهی خود آن ثقیل ** داند او که سوی زندان شد رحیل
- Suç meydanda özür yolu bağlı. Artık hırsızlar gibi darağacına yürümeye baslar.
- پس روان گردد چو دزدان سوی دار ** جرم پیدا بسته راه اعتذار
- O binlerce delili, o binlerce kötü sözü, pis bir çivi gibi ağzını kapatmış.
- آن هزاران حجت و گفتار بد ** بر دهانش گشته چون مسمار بد
- Üstünde, evinde, çaldığı şeyler çıkmış, okuduğu masal dinlenmez olmuş.
- رخت دزدی بر تن و در خانهاش ** گشته پیدا گم شده افسانهاش
- Cehennem zindanına doğru yürümeye koyulur. Çünkü ateşten kaçmasına imkan yok.
- پس روان گردد به زندان سعیر ** که نباشد خار را ز آتش گزیر
- Melekler de memurlar gibi önüne ardına düşerler. Evvelce gizliydiler şimdi asesler gibi meydana çıkarlar. 1815
- چون موکل آن ملایک پیش و پس ** بوده پنهان گشته پیدا چون عسس
- Onu, yürü ey köpek, samanlığına gir diye sürerler, ellerindeki mızraklarla dürterler.
- میبرندش میسپوزندش به نیش ** که برو ای سگ به کهدانهای خویش
- O, her yol basında ayağını sürür, belki o kuyudan kurtulurum ümidine düşer.
- میکشد پا بر سر هر راه او ** تا بود که بر جهد زان چاه او
- Bekleyerek durur, susar, bir ümide kapılıp yüzünü geriye çevirir.
- منتظر میایستد تن میزند ** در امیدی روی وا پس میکند